''Evrende geliştirebileceğinizden emin olabileceğiniz tek bir nokta vardır; kendiniz.''
                                                           Aldous Huxley


Mezarlıklara baktığımda hep pişmanlık ve keşkelerin sesini dinlerim. Bu beni her zaman düşündürür. Ziyaret etmek üzere giden bizlerin de, göz yaşlarında, ertelenmişliklerin, söylenmemiş sözlerin, istenip de yapılmamış iyiliklerin sessiz çığlıkları gizlidir. Orada aslında hayatın ta kendisi gizlidir. Bir sürü hikayenin son bulduğu, bu dünyadaki yeri olduğunu düşünürüm. İşte o anlarda aklıma gelen tek şey hayatı ertelememek.
Hiç düşündünüz mü? Hayatta ne kadar da çok şeyi...
Bir sürü anı...
Mutluluğu...
İçimizdeki o enerjik çocuğu...
Aşkı...
Heyecanı...
Görmek istediğimiz yerleri...
Bizi bekleyen yeni sevgileri hep erteliyoruz. Bazen de ertelemekle kalmayıp, yeniliklere  kapılarımızı açmayı da unutuyoruz. Ve bunun adını da ''Vazgeçemiyorum'' koyuyoruz. Size daha bir çok örnek verebilirim;

Bir arkadaşım var, imkanları olduğu halde yıllardır spor yapmaya başlayacak. Başka bir tanıdığım ise, yıllardır Karadeniz turuna çıkacak. Yine tanıdığım biri, yıllar hızla geçmesine rağmen yoğunluğunu bahane ederek düğününü ertesi seneye erteleyip duruyor ki, bu durumda pes dedirten türden. Bir başka kişide kendisine zaman ayırmak için parçalandığını söylediği halde bir adım bile atmıyor ve iş yoğunluğuna sığınıyor.

Oysa insan zamanında yaşamalı herşeyi... Vakti varken, sağlığı varken, acı ve keder ona değmemişken yaşamalı... Eğlenmeli, giyinmeli, gezmeli, her ne yapacaksa yapmalı, tecrübelenmeli, tatmalı, yaşamalı, ancak yaşadığını hissetmeli. Hayatın kendisine dokunmasına izin vermeli.

Ben artık beğendiğim, hoşuma giden şeyleri takdir ettiğimi uygun ortam varsa söylüyorum. Sevdiğim kişilere bol bol sevgimi dillendiriyorum. Kendimi istemediğim hiç bir şeyi yapmaya mecbur bırakmıyorum. Bedenime daha fazla saygılı oluyorum. Ruhumun daha da lekelenmesine izin vermiyorum. Kendime yalan söyletmiyorum, çünkü biliyorum...

Bundan tam bir buçuk yıl önce ertelediğim birini ki, ( O hayatımdaki en kıymetlimdi, bunu utanarak yazıyorum). Şu an tüm dünyayı versem zamanı geri alamam. O bu dünyadan ayrıldı ve ben onu bu dünyada kaybettim.
İşte gerçek bu!...
Şimdi hissetiğim hiç bir şey benim o ana dönmemi sağlayamaz... Elimden gelen sadece bundan sonrası... Uzun lafın kısası... Demem o ki;

*Hayatı Yakala

*Kaldığın yerden hayatına aslanlar gibi devam et

*Tembelliği bırak derhal ayağa kalk ve koş...

*Sevgini haykır

*Sana sunulan bu hediyeyi derhal gerçekten kabul et ve farkına var

*Kazanamayacağın savaşlara girme, umutsuzluğu hayatına davet etme

*Neşe ve sevginin peşine düş

*Hergün birine yaptığın bir iyilikle kendini onurlandır

*Sızlanmayı bırak hayatının hakkını ver

*Sevdiklerine daha fazla zaman ayır

*Bedenine sahip çık

*Ruhuna saygılı ol

*Geçmişten alacağını al, gerisini bırak, geleceğe bak

'' Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak ''
                                     Dale Carnegie

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.