Melâhat ÜRKMEZ

Bir hayal ki gerçeği aşmış... Tepenin Ardı'nı izlerken öyle kendinizi kaptırıyorsunuz ki, âdeta kendinizin suret olduğunu seyrediyorsunuz. Olay örgüsü, betimlemeler, âni dönüşler olağanüstü... Sadece kuru ve cılız bir olayı seyretmekle kalmıyorsunuz. Dil, kurgu ve görüntüyle yeknesak bir bütün hâlinde... Birini diğerinden koparmak mümkün ve muhtemel görünmüyor. Bu da yapıta tümüyle kendine özgü, derinlerden gelen bir giz ve gizem katmış. Dolayısıyla filmi izlerken kendinizden uzaklaşıp filme eklemleniyorsunuz. Böylesi bir özdeşleşme var, Tepenin Ardı'nda.

Ermenek'in bakir ve vahşi doğa görüntüsü, olay kurgusu sizi sarıyor, sarmalıyor. Ayrıca bu sarmaşığı çözmek de, her ne kadar kendini kolay ele vermese de size külfet gelmiyor, yormuyor. Tam tersine ciddi, psikolojik, sosyolojik, politik, siyasi, ahlâki çıkarımlarda bulunuyorsunuz.

Filmdeki Zafer karakteri... Güneydoğu'da askerliğini yapıp yeni gelmiş. Şizofren olmuş, sürekli devriye gezen askerler görüyor. İlaç kullanıyor. Senarist öyle bir anlatıma girmiş ki değme psikolog ve psikiyatrlara taş çıkartırcasına...
Kısacası kişiliğin değişik katmanlarında parçalanmasını anlatan, şizofreni kişilik tablosunu tüm renkleriyle ortaya çıkardığı gibi atakları tetikleyen süreçleri de gözler önüne sermekte son derece mâhir... Asıl ilginç olan başka bir boyut ise, iddiasız görünümün arkasında son derece iddialı, yarınlara kalacak, kalıcı, muhteşem bir yapıta imza atmasıdır.
İşte sanat budur.
İşte... Sinema salonundan çıkarken bunları düşündüm: Büyüklerin önemsemediği bazı küçük göz yummaların, kaçamakların ne büyük felaketlere ilk adımları atmak olduğunu düşündüm. Olmayan bir düşmanı (Yörükleri) inatçı bir ihtiyarın kafasında nasıl somutlaştırdığını, düşman oluşturmanın, günah keçisi bulmanın ne kadar kolay olduğunu ve bir veba gibi çevresine nasıl sirayet ettiğini düşündüm. Sinema salonundan çıktıktan sonra hâlâ filmdeki olayların etkisinde kalmışsanız, "o senaryo, beyazperdeye başarıyla yansıtılabilmiş" demektir.  

Aslen Ermenekli olan Emin Alper'in senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı, "Tepenin Ardı" adlı film daha şimdiden pek çok ödül aldı. Bunlar; Berlin Film Festivali, Caligari Film Ödülü; İstanbul Film Festivali, En İyi Film, En İyi Senaryo, FIPRESCI Ödülü; Taypey Film Festivali,  Yeni Yetenek Yarışması Jüri Özel Ödülü; Karlovy Vary Film Festivali, NETPAC En İyi Asya Filmi Ödülü; Saraybosna Film Festivali, Jüri Özel Ödülü; Paliç Film Festivali, En İyi Film; Osian Cinefan Film Festivali, En İyi İlk Film; Batum Fil Festivali, En İyi Yönetmen; Malatya Film Festivali, En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu; SİYAD, En İyi Film Ödülü; Asya Pasifik Film Ödülleri, En İyi Film.

Tepenin Ardı, Konya'da, Cuma günü (Cinemaximum) Kent Plaza'da gösterime başladı. Bir hafta boyunca gösterimde kalacak. Filmi seyrederken tesadüfen Yönetmen Emin Alper'in Emekli Öğretmen olan annesi Aysun Alper Hanım'la koltukta yan yana oturarak izledik. Dolayısıyla kendisinden birkaç cümleyle de olsa bilgi aldım. Yönetmen bu filmin senaryosunu yazmadan önce altı ay boyunca şizofreni hakkında kitaplar okumuş. Zaten filmi seyrederken bu hastalığı nasıl başarıyla resmettiğini görüyorsunuz. Annesi, Emin Alper'in çocukluğundan beri sinemaya meraklı olduğunu ancak ailenin isteğiyle İTÜ'de Toplum Bilimleri Bölümü'nde öğretim üyesi olduğunu anlattı.

Tepenin Ardı ile yılın en iyi çıkışını yapan Yönetmen Emin Alper'e nice başarılı filmlere imza atmasını dileriz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.