‘Yâ Rabbî!

Rûhumda bir ilim katresi var.

İlâhî onu hevâ rüzgarıyla, ten toprağından muhâfaza eyle.
Ey ihsânı çok olan Rabbim!
Cefâ içinde geçip giden ömre, merhamet et.
Ey affetmeyi seven Rabbim!
Bizi affeyle. İsyân derdimize, çâre eyle.
Ey yardım isteyenlerin yardımcısı!
Bizi hidâyete çıkar…’

(Hz. Mevlâna)


İnancımız gereği ve hayatın bir gerçeği olarak, hepimiz bir gün bu hayattan göçüp gideceğimizi biliyoruz.

O günün ve o anın ‘Sevenin, Sevdiğine kavuşması ’ manasına gelen ‘Vuslat’  ifadesiyle anılması  bile, Hz. Mevlâna’yı anlayabilmek için, önemli bir işarettir.

Bu yıl,  Hz. Mevlâna’nın Cenab-ı Allah’a, Vuslat’ının, ‘Şeb-i Arus’-‘Düğün Gecesi’nin, 742. Yıldönümüne nail olduk.

Hayatı boyunca, kendi ifadeleri ile de açık olarak beyan eden, Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’i, rehber alan ve buna göre yaşayan; Hakk’a yürüyüşlerinin ardından da yine, tüm insanlığa İslam Dini’nin yüceliğini anlatan, bir deryadır O... Her kelâmında, ayrı bir mana denizi ve ayrı bir keramet olan, bir Sultan'dır O...

Yıllar boyunca dünyanın birçok yerinden, Konya’ya gelen bunca insan, neyi bulmaya geliyor?

 ‘Can konağını aramadaysan, cansın;

Bir lokma ekmek istiyorsan, ekmeksin;

Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir.

Neyi arıyorsan, osun sen.


Maddi hayatın sebebiyet verdiği,  yüreklerdeki derin  boşluk, isyanın ve acının travmaları, huzursuzluk ve çaresizlik.

Umutsuzluk ve inançsızlık; tedavisi çok kolay olmayan, ağır kavramlardır ve bünyelere ‘Yük’ tür.

İşte, Mevlâna Hazretleri’nin kapısı, bu nedenle her talibe açıktır.

O kapıya ulaşan, civarında dolaşan kimseler,  bu nedenle ‘Huzur’u bulmuş olarak dönerler, nasipleri miktarınca. 

Orada farklı bir anlam, farklı bir boyut vardır.

Mevlâ’yı bulma yolunda, kendi özü'ne yönelir, arayan Mevlâ’yı bulur; nasiplendirilir.

Sema törenlerinde, Mevlevi dervişi olan semazenlerin, mahzunca boyunlarını bükerek, Allah’ın adını zikrederek, hakikate kapılarını aralarcasına, sema etmelerinden, etkilenmemek mümkün müdür?

Yukarıya doğru açık olan sağ avucu ile ‘Hak’tan aldıklarını,  sol eli ile sembolik olarak, ‘Halk’a dağıtmalarına şahit olmak, ‘Bir elin verdiğini, diğeri görmesin’, ince anlamı ile birlikte,  yeryüzündeki insanca ve adilce paylaşımın en güzel tezahürü değil midir?

Lâ tahzen  / Üzülme’.. - “İnne maal usri yüsran / Her zorlukla birlikte kolaylık vardır.!’ 

Yani 'kolaylık', 'zorluğun' içinde saklıdır!..

Bir başka ifade ile; kolaylık; zorluk zannettiğimiz şeyin, taa kendisidir!..

Lâ tahzen / Üzülme..”

İnsanlığa verilen her mesajında, 'Yaradan’ın,  'Yaradılan’ı her daim koruyup, sevdiği manaları vardır.

Özellikle günümüz toplumlarındaki, mânevi dejenerasyon ancak, böyle bir teslimiyet ile tedavi edilebilir.

Demek ki, bunca yoğun insan selinin, her yıl 17 Aralık’ ta Konya’ya gelmeleri, hiç de tesadüfi  değildir.

Her gelen kişinin alacağı bir ders, bir mana vardır, orada.

Yüce Allah, Hz. Şems-i Tebriz-i, Hz. Mevlâna ve diğer Gönül Sultanlarımız olan, o mübareklerin feyzinden ve himmetinden nasiplendirsin, inşallah bizleri...

Sevgiyi ve hoşgörüyü, edeb'i ve  insan'a dair, en güzel özellikleri yaşayalım ve yaşatalım...

Hz. Mevlâna’nın, manevi torunları olarak, O’nu ve eserlerini, tam manası ile anlamaya çalışalım.

Bundan daha iyi bir rehabilitasyon, olduğunu düşünmüyorum.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.