Prof.Dr.Ali Osman ÖZCAN
aozcan@sakyturk.net


Çocukluğumuzda büyüklerden dinlediğimiz masal ve hikâyelerde hiçbir şeyden korkmaz; fakat Kazancı Cingan simgelerinden korkardık. Çocuk olarak düşüncelerimizi Kazancı Cingan hayaletleri doldururdu.

Büyükler "Sakın ha kendi başına gitme! Yoksa seni Kazancı Cinganlar alır götürür. Esir pazarında satar, seni kaçırırlar. Bir daha da bizi göremezsin" derlerdi. Bu simgelerle zihnimiz kuşatıldığından Kazancı Cingan simgesini gerçek zannederdik.
Korkudan ödümüz patlardı. Büyüklerimizin niçin böyle davrandıklarına karar veremez korktuğumuzla kalırdık. Aradan yıllar geçtikten sonra bu simgenin doğruluğu konusunda şüpheleri giderecek S. G. Agacanov'un Selenge yayınlarından çıkmış Oğuzlar adlı kitabının 163. sayfasında bilgileri buldum.
Onları sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü köyümüzde Cigan Konağı denilen biraz düz, dere kenarında, verimsiz bir toprak parçası vardı. Bu toprak parçasına niçin bu adın verildiği zihnimi karıştırıyordu.
Kitapta Cigan sözcüğünün bölgemizde Cingana dönüştüğü, seslerin artıp azalabileceği bilgisi dikkatimi çekince soruna farklı bir yaklaşımla bakılması gereği ortaya çıkmış oldu. Oğuzlar kitabında şu bilgiler verilmektedir: X-XIII. yüzyıl Oğuz ve Türkmen toplumunda, fakir erlerin sayısı bir hayli yüksekti. İbn Fadlan, göçebe Oğuz boyları arasında toplumun alt tabakasının fakirlerden oluştuğunu belirtmektedir. Fakir hastalandığında, köleler gibi herhangi bir bakımdan yoksun olarak bozkıra bırakılıyordu.
Kaşgarlı Mahmud'un sözlüğünde, Oğuz fakirlerine 'yoksul' ve 'cigan' denilmektedir.
Daha geç dönem kaynakları, Türkmenler arasındaki 'yoksullardan, ciganlardan ve sefil garapçilerden' söz etmektedir. Şüphesiz, yoksullar fakirlik yüzünden sürünen insanlardı. 'yoksul' kelimesi etimolojik olarak bu duruma işaret etmekte ve 'yok' yani 'yok, bulunmayan' anlamına gelmektedir.
Oğuz ve Türkmen toplumlarında fakirlere yoksul ve cigan denilmesinin nedeni şudur: Bu kişiler Oğuz ve Türkmen töresine aykırı davranıp bu toplumlardan dışlanan kişilerdir. Bunlar günümüz deyişiyle asosyal kişiliği olanlardır.
Cigan ve Cingan sözcüğünün Çingene sözcüğüyle bir ilişkisi de yoktur. Ancak ses benzerlikleri nedeniyle Cigan sözcüğü Çingene sözcüğüyle eş anlamlıymış gibi kullanılmıştır. Zonguldak ilinin sahil kesimleri Karadeniz'in kuzey-doğu ve batı kesimlerinde yaşayan milletler tarafından korsanlara da açık hedef olmuştur. Korsanlar esir ve köle toplamak amacıyla savunmasız yerleşik ahaliye karşı harekete geçtiklerinde bölgeyi yağmalamışlardır.
Karadeniz'in kuzey-doğu ve batı kesimlerindeki korsanların güney bölgesini yağmalayıp kadın, çocuk ve gençleri toplayarak esir pazarlarında sattıkları bir gerçektir. Örneğin L.N. Gumilev'in Eski Ruslar ve Büyük Bozkır Halkları adlı Selenge yayınlarında 2006 yılında çıkan kitabının 193. Sayfasında şu bilgiler düşündürücüdür: VIII-IX. Yüzyıl arifesinde Hazarlar, merkezi Kırım'da bulunan Rus topraklarının sınırında durmuşlardı. Ruslar, o sıralar Karadeniz sahillerine deniz seferler düzenlemek suretiyle dikkat çekici faaliyetlerde bulunuyorlardı. 790'da muhkem Suroj (Sulak) şehrine hücum etmişler, arkasından (Karadeniz'in) güney sahillerine yönelmişler ve 840'da Paphlagonia (Sinop-Kastamonu-Zonguldak-Adapazarı)daki zengin ticaret merkezi Amastris'i (Amasra) zaptedip, yağmalamışlar; fakat 842'de yapılan anlaşmaya binaen aldıkları ganimetlerin bir kısmını ve esirleri iade etmişlerdi. Karadeniz sahillerine gelenler oraları yakıp yıktılar ve Rossların (buradaki Ross kelimesi Kuzey Taur'da yaşayan kaba ve vahşi İskitleri gösterir) filosu kıyıları tahrip etti. Buradaki bilgilere dayanarak adı geçen illerimizin sahillerine korsanların ve düşmanların farklı gözle baktıkları açıkça görülebilir. Aynı türden saldırılar Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar devam etmiştir. Ayrıca bölgeden toplanan ve savaşlara gönderilen savaşçılar köle olarak toplanmış kişiler olarak karşımıza da çıkmaktadır. Örneğin Mısır'da kurulan Memluk devletinin ordusu ve yönetici kesimi Karadeniz'in kuzey, güney, doğu ve batı kesimlerinden toplanmış Türk asıllı esirlerden oluşturulmuştur.
Aynı kitabın 218. sayfasında "Köle temini, Rahdaniler'in (Yahudiler) hayati problemiydi. Fakat bu iş de savaşlara bağlıydı. Savaş ise, riskli ve pahalı bir işti" ifadesi yer almaktadır.
Bu bilgilere dayanılarak bölgeye saldırı düzenleyen korsanların Rahdanilerle bağlantısı olduğu da düşünülebilir.
Aynı kitabın 224. sayfasında "Yaklaşık 900 yılında (10. Yüzyıl) Rahdani tacirler örgütü, Doğu Avrupa'da hâkimiyeti ele geçirdi" ifadeleri karşımıza çıkmaktadır.
Rahdaniler aynı dönemde Volga Nehri boylarında "Volga tüccar cemaati" olarak da örgütlenmişlerdi. Büyüklerin çocukları korsanlardan, esir ve köle tacirlerinden korumak amacıyla uydurdukları hikâyeler, hâlen Zonguldak havalisinde yaşlılar tarafından sahil boylarında yaşayan köylerdeki çocuklara anlatılmaktadır.

Bu hikâyeler gerçek dışı değil tarihte olmuş olayların sözlü kültürde simgeleşerek varlıklarını sürdürdüğünün de bir göstergesidir. Halkın sözel belleğindeki simge ve imgeler geçmişin tortuları olarak gelecek nesillere de aktarılmaktadır.
Dolayısıyla Kazancı Cigan sözcüğünün Kazancı Cingan'a dönüşerek varlığını günümüzde de sürdürdüğü söylenebilir.
Korsanların, esir ve köle tüccarlarının insan kaçırma eylemleri Kazancı Cinganlara yansıtılarak günümüze kadar gelmiştir.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.