Cape Town'da boşalan sokaklarda penguenler,
Amerika sokaklarında özgürce dolaşan geyikler,
Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya caddelerinde koyunlar, ayılar, kurtlar!..
Tüm dünya sokakları yabani hayvanlara kaldı…
Ve dahi Corona korkusundan sokağa bırakılan evcil hayvanlar…

Bizde ise;
Pamukkale'de travertenler beyazlamaya başladı,
İstanbul Boğazı’nda yunuslar yüzüyor artık,
Kızkulesi’nden Uludağ gözüküyor,
İstanbul'un havası pırıl pırıl...

Koronavirüs yüzünden olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde anladık ki her şey boşmuş!
Önce bu hislerimize tercüman olan güzel bir yazıyı alıntılayalım:

“Wuhan pazarında Çinli bir garibanın içtiği yarasa çorbası mı, yoksa biyolojik bir silah mı, bilmiyoruz ama bu hepimize yaradı...
Doğanın bize hiç ihtiyacı yokmuş meğer...
Doğa; üzerinde yaşamasına müsaade ettiği canlılar içinde bir tek insanı virüs olarak kabul etti ve kendini koruyabilmek adına da onunla mücadele ediyor aslında...
Bu virüsten etkilenip rutini bozulan tek varlık insanlar oldu çünkü...
Ne karıncalar,
Ne göçmen kuşlar,
Ne ayılar,
Ne şu, ne bu...
Aksine nesli tükenmekte olan hayvanların sayısı bile artmaya başlamış son günlerde...
İnsan dışındaki tüm canlılar planladıkları gibi yaşamaya devam ediyorlar...
Doğanın anasını belleyenlerin belleri de kürekleri de ellerinde kaldı...
Savunmalarına milyarlarca dolar harcayabilen koca koca devletler bir maske yüzünden pert oldular!
Bu virüs bazılarımızın soluğunu keserken dünyanın da soluk almasını sağladı.
Uçaklar uçamıyor, araçlar otoparkta bekliyor, petrol tüketimi azaldı ve dolayısıyla hava kirliliği oluşmadığı için Ozon Tabakası rahatladı. Oksijen bollaştı, küresel ısınma nedeniyle sıcak hava yerini serin havaya bıraktı,
Karbon salınımı azaldığı için İstanbul semaları pırıl pırıl...
Doğa çok net mesaj veriyor;
Daha fazla dokunma,
Benim seleksiyonumu bozma,
Kendini bir şey zannedip de bana meydan okuma,
Seni sevdiklerine sarılmaktan bile mahrum edebilirim bak!
Bol bol israf yaptın,
Kaynaklarımı yağmaladın ama eşit dağıtmadın,
Çocukların hiç günahı olmadığı için ayrıcalık tanıyorum onlara da,
Şu zor günlerinizde bile utanmadan birbirinize kazık atıyorsunuz,

Karaborsacılık, stokçuluk, tefecilik yapıyorsunuz!
Eğer kendinize gelmezseniz ben ikinci bir dalga olarak geleceğim üzerinize, ona göre ayağınızı denk alın…
Meğer;
Ne çok ayakkabımız varmış,
Ne çok giysimiz varmış,
Mücevherlerimiz...
Gereksizmiş halbuki...
Takmış takıştırmış,
Sürmüş sürüştürmüşüz boşu boşuna,
Tek başına olmak nasıl bir duygu?”

Dolayısıyla ‘Doğayla Savaş Halindeyiz Kazanırsak Kaybedeceğiz!’ mottosuyla ‘Kırkikindi Yağmurları’ Kitabımızda bolca bahsetmiştik; Bu günleri öngörerek “Doğanın dengesini bozmayın ve tedbir alın!” diye, öykü tadında…
Bizim gibi çırpınanların feryadına kulak tıkayan açgözlülerin yüzünden, insanlar şimdi evlerine hapsolmuş ölüm korkusundalar! Ya da maskeyle dolaşmak zorundalar…
Ancak 0.02 gram ağırlığındaki bir virüs 7,7 milyar insanı eve tıktı! Büyük trajediler yaşanıyor…
Dolayısıyla;
Aklımızı başımıza almazsak işte böyle olur, özgürlüğün bile elinden alınır!
Üsküdar sahilindeki banklara kediler dizilmiş, Kızkulesi’ni seyrediyorlar!
Tabiat şimdi biraz nefes aldı…
Öyle bir musibet ki bu Covit 19 Koronavirüs, her hangi bir nasihate bile gerek bırakmadı…
Demek ki neymiş;
Tabiatla savaşırsanız intikamı acı olur! Ve bugün kaybettik...
Yani ilahlık taslamak!..
Şimdi can alıcı soru şu:
Coronavirüsten sonra bizi ne/neler bekliyor?
'Endüstri 4:0 dan 5:0 Devrimi'ne girdik! Biyolojik silahlar! Ortalık daha da karışacak gibi…
İnsanoğlu kendi sonunu mu hazırlıyor?
Kıyamet...

M.E.Ballı (Zemyeri)

Not: Bu yazı önce Halk Edebiyatı Dergisi'nde yayımlanmıştır.