“-Keşke emekliye ayrılmamış olsaydık” dedi.
Şaşırdım kırk yıllık alışkanlığının aksine selam vermeden yada “müsaade var mı üstadım” demeden geçip karşıma oturmasına. Hani usulünce oturmuş olsa ne ise de, 120 kilolok bedenini boş çuval gibi bırakması.. sonra bir omuzunu duvara, dayayıp sırtını koltuğa yaslaması.. arkasından Kavaklık’ın bol oksijenli serin havasından peşpeşe derin bir kaç nefesi ciğerlerine doldurup doldurup boşaltması; kopacak fırtınanın habercisi gibiydi.
Hani başka birisi böyle bir saygısızlık yapsa, selamsız sabahsız geçip karşıma otursa böyle; hiçbir şey yapamasam da en azından “aleykümüsselam” diyerek ayıbını yüzüne vurur, selam vermediğini hatırlatırdım. Yahut kulağının zarına Davudi bir “merhaba” patlatarak kendine getirmeye, selam vermeye yahut selam vermediği için özür dilemeye zorlardım.
Ne var ki yapmadım, yapamadım.
Açıkça söylemek gerekirse; yapamazdım da.
Çünki; “120 kilolok bedenini boş çuval gibi” karşımdaki koltuğa bırakan insan, sıradan biri değildi. Mağ’med’di.. Ağzıballı Mağ’med’imdi.
Çünki; “Keşke emekliye ayrılmamış olsaydık” diyerek karşımdaki koltuğa yayılan biricik ilham meleğimdi.
Çünki; misafirim Ağzıballı Mağ’med olunca gıkımı çıkarmadım, çıkaramadım; istesem de çıkaramazdım…
 “Bakalım yine kime, neyi, nereden ve nasıl giydirecek” diye sabırla bekledim çok zaman yaptığım gibi. Ağamızın keyfi yerine gelinceye dek suspus oturdum ve bekledim. Beklerken de uzak köşede sohbet eden garsonlara işaretle “iki çay” siparişi vermeyi de ihmal etmedim.
-He valla!.. keşke emekliye ayrılmamış olsaydık” diye kendi kendine söylenerek hafifçe doğruldu ve “kimyamız bozuldu yahu!..kıbleyi şaşırdık bu kararsızların kararsızlıklarından..” sözleriyle başlık açtıktan sonra tekrar yaslandı arkasına. Şahin bakışlarını garsonlardan yana çevirdi..
“-Bak Başkan!.. Bak da gözünle gör bizi ne hale düşürdüklerini.. Garsonlar bile takmıyor, görüyorsun değil mi? Bak şu densizlerin yaptıklarına.. İşaret ettiğini görüyor ama görmezden geliyor…Dinin hakkı içün söyle, bunlar eskiden böyleler miydi?.. Batmanlı Mağ’med zannediyorlar kendilerini.. Yahut da “Böyük Usta”..Dedim ya, keske emekliye ayrılmasaydık!..
Bu sözlerinden sonra gündem belli olmuştu. Hükumetin yahut bakanlardan herhangi birisinin icraatını konuşmak istiyordu. Böyle durumlarda üstüne üstüne gitmek gerekirdi Mağ’med’in. Yoksa kolay kolay konuşmaz, en fazla eskilerden bir kıssa anlatıp geçerdi.  Anlattıkları merakımı mucib olmuş gibi;
-Böyük Ustayı anladık da Batmanlı Mağ’med’I çıkaramadım Ağzıballı Mağ’med’im” dedim usulca. Biraz da hani ortam yumuşasın da Ağzıballı kardeşim ile tatlı tatlı sohbet edelim diye. Ama nerde, Mağ’med bildiğimiz Mağ’med. Öfke atına binmiş, indirmek mümkün değil.
-Bizim, yani Antep’in eniştesi.. Maliye Bakanınız var ya.. Batmanlı Mehmet Şimşek!.. Tanıman, bilmen lazım.. Beyefendinin gözü Kamu çalışanlarından başkasını görmüyor.. Böyle devlet adamlığı olmaz, böyle ayırımcılık olmaz..
Tanırım” diyerek sözün arasına girmek istedim bir an; hani Mağ’med’in özgün mesellerini ve atasözlerini sıralamasına fırsat vermemek için.
Sorun anlaşılmıştı.
BağKur emeklisi Ağzıballı Mağ’med’I böyle zivanadan çıkaran; kamu çalışanlarına 15 Ekim'de ödenmesi gereken aylık ve ücretlerin Kurban Bayramı nedeniyle 11 Ekim'de ödenecek olmasıydı.
Suç da suçlu  da belliydi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, eski SSK ve BağKur emeklilerinin geçtiğimiz Ramazan Bayramı’nı olduğu gibi Kurban Bayramı’nı da beş parasız, boynu bükük ve mahçup geçirmelerine kayıtsız kalmasıydı.
Yine de şansımı denemek istedim.
Tanımaz olur muyum Sayın Maliye Bakanı’mızı?” diyerek bir ayağımla frene basarken bir yandan da vites küçültmeye çalıştıysam da nafie. Mağ’med yokuş aşağı kaptırmış gidiyordu.
“İster tanı, ister tanıma Başkan!.. Elini vicdanına koy ve öyle konuş. Kamu Personel bu devletin vatandaşı da biz değil miyiz?..”
-Vatandaşısın tabi!..”
Söylesene üstadım!..Memurlar ve memur emeklileri öz evlat da, biz üvey çocuklarımıyız bu devletin?..
-Devlet vatandaşları arasında ayırımcılık yapmaz. Sen de öz evladısın!.”
“-Kamuda çalışanların eşleri ve çocukları can da, bizim gibi özel sektörde veya kendi işyerinde çalışıp emekli olanların hanımları ve evlatları patlıcan mı?”
“-Bütün vatandaşlarımı, eşleri ve çocukları devletin gözünde candır!..”
Ağzımı bozmak istemiyorum… Hani şu bizim Ökkaş ile yaban kesisinin meselesi gibi.. Batmanı Mağ’med ağa vergiye, prime gelince kırp kırp kıpıyor.. Ama ve lakin elini memesine uzatsan, bir damla süt alayım desen, bas bas bağırıyor yani.. Devlet idare etmek bu mudur yani?..”
Benden buraya kadar dostlar.
Mağmed’in son sualini de bir zahmet siz cevaplandırın.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.