Ağzıballı Ma’med dostum kusura bakmasın.
Güya geçtiğimiz Pazar günü bir araya gelecek; yerel siyaseti ve konuşmaya değer nitelikleri pek bulunmayan ama nicelik sayılan nevzuhur yerel siyasetçiler ile yamaklarını masaya yatıracaktık. Yeni isimlerin yanı sıra Büyükşehir Belediyesi’ne kimler talip ve kimler yakışırı konuşacaktık. “Ankara’da daha yararlı olurum”un ne anlama geldiğini tartışacak; Dr. Asım Güzelbey’in kronik ben aday değilim ama halk ve genel merkez beni istiyor sendromu”nu analiz edecektik. Şayet vakit kalırsa; İlçe Belediye Saşkanlıkları için aday adaylarına göz atacaktık,
Ama olmadı. Ma’med’in işi çıktı.
Dediğine göre Demokratik Açılım Paketi üzerine çalışacakmış birkaç gün!.     
Hal böyle olunca; bari bu pazar günü politikadan uzak durayım; havadan sudan işlerle vakit öldüreyim diyerek geçtim ahmak kutusunun karşısına. Ne var ne yok diye kanaldan kanala dolaşmaya başladım; hani belki bir Kemal Sunal ya da Zeki-Metin komedisi bulabilirim ümidiyle. Ne yazık ki o da olmadı, bulamadım.
Neticeten, mecburen ve mecburiyetten, kötülerin en iyisi budur diyerek Haber Türk ekranındaki canlı shova takılıp kaldım.
Huzurlarınızda Mustafa Sarıgül!...
Yeni siyasal kimliği ile Türkiye Değşim Hareketi’nin lideri ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül kürsüde.
Çevresinde küçümsenmeyecek bir kalabalık...  Kıyafet balosuna gelmişcesine rengarenk giysiler içinde arz-I endam eden süslü-püslü ve tamamına yakını hayzdan nifazdan kesilmiş (menopoza girmiş) kadınlar.. Sarıgül kürsüde; yüzünde beliren her çizgiden ‘iki cami arasındaki benamaz” psikolojisi okunuyor. Seyirciler, para verdik eğlenmeden gitmeyiz edasında; kadınlar da erkekler de, istisnasız hepsi ve herkes zevkten dört köşe numarasına yatıyor. Çığlıklar, alkışlar, öpücükler, rockcı gençler gibi kafa sallamalar... Anlamsız ünlemlerle tepkiler, kıvırmalar, hoplamalar, zıplamalar, alkışlar, çığlıklar, beden dillerindeki jestler ve yüzlerdeki mimikler öyle rahat, öyle şen şakrak...
Tayyip’in tanımadığı, Deniz’e küsen ve Kemal’i küstüren” Adam kürsüde, en sevdiğini trafik kazasında kaybetmiş ivertür şarkıcı edasıyla gösterisine devam ediyor.  Bu “Tayyip’in tanımadığı, Deniz’e küsen ve Kemal’i küstüren” Adam, büyük siyasetçi Mustafa Sarıgül değil de, “oyanama şıkıdım şıkıdım” diye diye tepinen megastar Tarkan  sanki.
Yüzünde her zamanki yapay gülücüklerle ve zaman zaman kabaran öfkesiyle 1973’lerin Ecevit’inin kötü bir taklidi gib duruyor kürsüde.
1970 model siyaseti ve siyasetçileri hatırlatacak “cek”li, “cak”lısöylemlerle bir yandan umut dağıtırken arada bir hakkındaki söylentileri boşa çıkarmaya çalışıyor. Yalnız kendisi doğru, dürüst, gerçekçi ve akılcı; geriye kalanları çöp kutusuna atsanız dahi birşey kaybetmiş sayılmazsınız. Ne iktidar ne de muhallefet, bu ülkenin sorunlarıyla ilgili değil cinsinden afaki tespitler, boş sözler!..
Bir önceki yerel seçimler öncesinde, Eylül 2009’da da aynı oyunu sahnelemişti. Mikrofonu görür görmez, play butonuna basılmış tape gibi başlamıştı kaydedilenleri tekrarlamaya.
Fakir oldukları içinde hastahane kapılarından geri çevrilen... muayene ve tedavileri yapılmayan... tedavi giderlerini ödeyemedikleri için rehin tutulan...” cinsinden cümleler ve daha neler neler... Sonra vur abalıya misali iktidarı ve muhallefet ayırımı gözetmeksizin hakedip etmediklerine bakmaksızın sallamış da sallamıştı. Umut dağıtayım derken yalan yanlış bilgilerle kendisine bağlanan umutlarını yıkmıştı kendi sözleriyle.
Gak demiş, alkış; guk demiş alkış! Almıştı o günlerde de.
Ekonomi”ye de alkış, ıMF’ye de..
O gün de bu gün de; birileri çıkıp, gayet nazik bir şekilde ve gayet kibar bir dille: “one minute “ ya da  konuyla ilişkisinden dolayı ıspanyolca “uno minuto” diye sözünü kestikten sonra;
Sayın Sarıgül...
Yanlış hatırlamıyorsam 1987’de SHP’den ıstanbul Milletvekili olarak seçilmiş ve yasama dönemi boyunca TBMM Başkanlık Divanı üyeliği yapmıştınız.  Kısacası sıradan bir milletvekili değildiniz; TBMM gündemine gelen her konu hakkında bilgi sahibi olma imkanına sahiptiniz.
Aynı şekilde ve şayet unutmadıysanız; 1987 Milletvekili Seçimlerinde ANAP’tan Ankara Milletvekili Seçilen Mehmet Ercan Vuralhan da sizin gibi sıradışı bir siyasetçiydi. Seçim sonrası kurulan ıkinci Özal Hükümeti’nde (21.12.1987-9.11.1989) Milli Savunma Bakanı olarak görev aldı. Yine çok iyi hatırlayacağınız gibi Sayın Vuralhan’ın Milli Savunma Bakanlığı döneminde yapılan zırhlı araç ve casa nakliye uçakları ihaleleri ile ilgili olarak ortaya atılan yolsuzluk iddiaları o günlerde bugünlere hala konuşulmaktadır. Anımsamamanız mümkün olamaz. Çünkü dönemin  SHP Milletvekili Tevfik Koçak konuyu bir soru önergesi ile TBMM gündemine taşınmıştı.
Bu bağlamda: zat-ı alinizin Tevfik Koçak’ı aradığınız, kendisini CASA uçaklarının Türkiye Temsilcisi Zeynel Abidin Erdem ile tanıştırmak istediğinizi söylediğiniz; ertesi sabah ıstanbul’da bir otelde birlikte yaptığınız kahvaltıdan birkaç gün sonra Tevfik Koçak’ın soru önergesinin sahte imza ile geri çekildiği ileri sürüldü.
Daha da kötüsü ve olayın sizin açınızdan utanç verici yanı ise;  sahte imzayı sizin attığınız yolundaki iddiaydı.
O günlerde kamuoyunda üzün süre konuşulan ve tartışılan bu iddianın doğru olduğu ispat edilemediği gibi, yalan olduğu da belgeleriyle ortaya konulamadı. Bu durum ister istemez Türkiye Değişim Hareketi Lideri Sarıgül hakkında küçük ama mide bulandırıcı bir soru işaret olarak dönemin tanıklarının belleklerinde cevap beklemektedir.
Verecek bir cevabınız var mı Sayın Sarıgül?” diyen olmadı ne yazık ki..

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.