Sel, hortum, dolu, yangın ve önlenemeyen doğal afetler… Korona, Kanser, Kalp krizi ve önlenemeyen salgın hastalıklar…

Bir tarafımız kuraklıktan çıkan yangın felaketiyle uğraşırken, diğer tarafımız ceviz büyüklüğünde yağan dolu afeti yaşıyor…

Kalifonya yanıyor, İtalya, Yunanistan ve dahi Akdeniz iklim kuşağı etkisindeki ülkelerde, bir anda yangınlar başladı. Sibirya 39 dereceyle kavruluyor ve aylar önce başlayan orman yangını hala söndürülemedi, bizdeki yangınlarda...
İçimizi kavuran yangınlara ayrıca geleceğiz!..

Eskiden sel felaketlerini sadece kendi ülkemizden bilirdik, şimdi dünyada çıkan sel haberleriyle sarsılıyoruz; Almanya’dan Brezilya’ya, Amerika’dan Çin’e kadar dünya sel felaketiyle boğuşuyor…

Bizde İstanbul’dan İzmir’e, Rize’den Artvin’e, Edirne'den Van'a kadar kadar… yağan şiddetli yağmurların getirdiği sel, sürüklenen evler, kaybolan insanlar, sonrasında maddi kayıplar ve yaşanan dramlar…

Peki, bu gidişat nereye?

Bilim dünyası; “Küresel iklim değişikliği nedeniyle şiddetli sel felaketi önümüz yıllarda ortalama 14 kat daha artacağını…” açıkladı! Şaşırdınız değil mi?

Basit bir fizik kuralı: Deniz üzerindeki sıcak havanın nem oranı artıyor. Bu da bulutların çoğalmasına neden oluyor. Neticede daha fazla yağmur yağıyor. Hatta bazen bu yağış miktarı devasa miktarlara ulaşabiliyor. İklim araştırmacıları, 1980’lerden buyana dünya genelindeki yağmur miktarında yüzde 20’lik rekor bir artış tespit etti. Yani Küresel ısınma arttıkça âfetler de çoğalıyor.

Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü (PIK) bünyesinde görevli Alman bilim insanları, çok ayrıntılı bir çalışmaya imza atarak, dünya genelinde bir ‘sel felaketi risk haritası’ çıkarttı. “Önlem alınmadığı sürece sel felaketi riski Almanya’da 14 kat, Fransa’da 15 kat, İngiltere’de ise tam 28 kat artacak.”
Biz de Avrupa kuşağında olduğumuza göre Türkiye’de de bu rakamlara yakın bir artış olacak demektir.

Bilim insanları yine uyarıyor; “Küresel ısınmanın 2 derece daha artmasını önlemek için de kömür, petrol ve doğal gaz kullanımından vazgeçilmesi gerekiyor. Zira ortalama sıcaklığın 2 derece daha artması durumunda, pek çok yerde önleyici tedbirler almak neredeyse imkansız hale gelecektir. Dünya ülkeleri koruyucu önlemlerini iki katına çıkartmak zorunda. Bent yapımı, nehir ve derelerin ıslahı, inşaat standartlarının yükseltilmesi ya da risk altındaki yerleşim birimlerinin güvenli bölgelere nakli gibi etkin önlemler alınmadığı takdirde, milyonlarca insanın olası sel baskınları sonucu hayatını kaybedebileceği uyarısı yapılıyor.”


Biz bu olası felaketlere şaşırmıyoruz, çünkü insanoğlunun azgınlığı dünyayı bu hale getirdi?
Bir tarafta Batılı devletlerin endüstri devrimiyle başlayan açgözlülüğün yolaçtığı küresel ısınma…
Diğer tarafta insanların bireysel açgözlülüğünün yolaçtığı vurdumduymazlık; dere yataklarına yapılan binalar, denize atılan atıklar, beton yığınına dönen şehirler, çevreye yapılan tahribat, kontrolsüz sanayi atıkları ve hoyratça kullanılan doğa…

Yediğimiz fabrikasyon yiyecekler ve genetiği bozulmuş gıdalarla Kanser, sonra hız ve haz tutkusuyla gelen hastalıklar... 

Henüz atlatamadığımız Korona! Kuvvetle ihtimalle iddia edildiği gibi ister laboratuvardan çıkmış olsun ister yarasadan, sonuçta önlenemeyen bir salgın hastalıkla mücadele etmiyor muyuz? Sonra peşinden aşı dayatmaları ve onunda getirdiği komplo teorileri…

Artık dağlar Selle, denizler Müsilajla kusuyor bize tiksintisini ve dahi hayvanlar Koronayla…

Haa, bir ayrıntıyı da atlamayalım; şu günlerde ülkemizde ki meydana gelen orman yangınlarına! Bir anda Türkiye’nin sahil kentlerinde aynı anda, onlarca orman yangını çıkması tesadüfi değildir! Küresel ısınmadan ziyade sabotaj kokusu geliyor burnumuza!  Dört tarafımız denizlerle çevrili olduğu kadar düşman ülkelerle de kuşatılmış durumda ve o Türk düşmanı ülkelerin besleme terör örgütlerinin her zamanki kalleşçe başvurdukları yöntemlerden biri olup bu hunharca çıkartılan orman yangınları; insana, hayvana, doğaya karşı işlenmiş bir cinayettir! Hem maddi, hem manevi bir yıkımdır, hainlik! Elleri kurusun…
Milletimiz sabırlıdır; yeterki acıları dindirilsin! Devletimiz güçlüdür; yeterki bu sabotajcılar bulunup gereği yapılsın!.. 

Bu mevsimde yangınların artması da öyle;
Metropollerin plansız büyümesi, yoğun göç alması, betonlaşması, nüfusun artması neticesinde insanların ihtiyaçlarının farklı şekilde artması ve egzoz gazlarının havadaki salınımının yoğunlaşmasının ısı adalarının oluşmasına neden olmasıyla iklim krizi ortaya çıkmış ve buna bağlı olarak kuraklığın ciddi anlamda ekonomik, çevresel veya sosyal etkileri bölgelere göre olumsuz şekilde görülmeye başlanmıştır. Sıcaklar daha da artacak...

Bu kadar karamsar tablonun çözümü ne diye soracaksınız şimdi. Cevabını siz de biliyorsunuz aslında; ‘Doğru ve doğal yaşam!’ Gerisini uzun uzun yazmaya gerek var mı? Korona bize çok şeyi öğretmedi mi?

Son söz; KIRKİKİNDİ YAĞMURLARI kitabımızın o manidar kapak sloganını tekrarlayalım; Doğayla Savaş Halindeyiz Kazanırsak Kaybedeceğiz… yazarmehmetballli@gmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.