ADALET DUYGUSU VE VAHŞİLİK


Prof. Dr. Ali Osman Özcan

aozcan@skyturk.net


Günümüzde bencillik ve açgözlülüğe saygı gösterilmektedir. Bencillik ve açgözlülük çok uluslu şirketlerin çıkar ahlakının bir sonucudur. Dünya sanki ikiye ayrılmış gibidir. Bir tarafta cennetlikler, zemzem suyuyla yıkanmış olanlar, diğer tarafta dünyanın lanetli insanları, cehennemlikler, şeytan dostları vardır. Batı cemaati kendini cennetlikler arasında saymaktadır. Barış ve demokrasi adına insandaki adalet duygusuna hakaretler edilmektedir.

Batı cemaati için tehdit ve tehlike lanetli insanlardan gelmektedir ve gelecektir. Bunun için “Lanetli insanlar ortadan kaldırılmalıdır” mantığı yürürlüğe konmuştur. Çok uluslu şirketlerin çıkar ahlakı silah, eğlence sanayisiyle beraber tüketimciliği, medya ile birlikte zihinlere kazımaktadır. Batı cemaati özgürlük ve zenginlik masalıyla Hristiyan Siyonizm’ini gerçekleştirme peşindedir.

Etnik kimlikleri tahrik ederek lanetli insanları etnik bilinç dalgasının içine atmaktadır. Oysa adalet duygusu intikam almaya cevaz vermez. Lanetlilerin mağdur, masum, mahrum ve mazlum olmaları Batı cemaati için sadece kin, nefret, öfke ve şüphe kaynağı olarak nitelendirilmektedir. İnsanlık değerlerinde ortak payda olabileceği bu cemaatin aklına gelebilecek bir konu değildir.

Radikal İslam diye medyada ve eğlence sanayisinde yayılan yalanın gerisinde radikal bir Evangelizim’in olduğu açıkça ortadadır. Bu Evangelizm, kendi dışındaki her şeyi kan emici olmakla suçlamaktadır. Oysa radikal İslam olduğu kadar radikal Hristiyanlık, radikal Evangelizim, radikal Siyonizm veya Hristiyan sağı, Yahudi sağı vb. de olabilir. Bunlara inanan insanlar da karşımıza çıkabnilir.

Londra-Washington hattındaki günümüz siyaseti, küresel adil düzen diye siyasi bir Siyonizm’i Mesihçilik adı altında gerçekleştirme peşindedir. Bu siyasete karşılık kendi tarihimizde Göktürk Kağan’ı Tapar Kağan’ın Roma elçisine söyledikleri gerçekten ibret alınacak niteliktedir. Bu konuşma, elçi Menandros tarafından aktarılmaktadır:

Iustinus, İran savaşında Göktürklere etkili bir destek sağlamadı ve bu, 576 yılında ölen İstemi Han’ın yerine geçen (onun ağabeyi Bumin Kağan’ın oğlu) Tapar Kağan’ı kızdırdı. Tapar Kağan, (Iustiniaus’un ardılı olan II. Iistinus’tan sonra imparator olan) Tiberius Constantinus’un gönderdiği elçilere, iki elinin on parmağını açarak, ‘On parmağımı görüyorsunuz’ dedikten sonra parmaklarını ağzına nastırdı ve elçileri şöyle azarladı: ‘Siz Roma’lılar (Rumlar), işte bu kadar dille konuşuyorsunuz; kullandığınız dillerin tümü de yalan dolan söylüyor. Bana bir dil kullanıyorsunuz, benim halkıma başka bir dil, birbiri arkasından bütün ulusları yalancı dilinizle kandırıyorsunuz. Sizinle bağlaşıklık kuranları savaşa, tehlikeye atıyor, onların çabasından yararlanıyor, size iyilik edenlere sırt çeviriyorsunuz. Hemen yurdunuza dönün, Efendinize anlatın ki, bir Türk, yalancılık dolancılığı ne kendisi yapabilir ne de başkasının yapmasına katlanabilir”.#

Telaviv-Londra ve Washington hattında üretilen yalanlara karşı küstah, uzlaşmaz İsrail siyasetine en güzel cevabı Tapar Kağan vermiştir. Ramazan ayı, iyilikler ayı olmasına rağmen bu kutsal aya medyada yapılan saygısızlıklar başka türlü nasıl açıklanabilir? Kalkınma adına aşırı maddeci bir zihniyetle adalet duygusu vicdanlara nasıl yerleştirilebilir? Bunu açıklamak gerçekten çok zordur. Küresel adil düzen yalan dolanla kurulamaz.


Bilge Umar, (1998). Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi. İstanbul: İnkılap Kitabevi, s.41.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.