Bir Kerkük Hoyratının sözleri, altüst etti hafta sonumu.

Eserin sahibi merhum Abdülvahit Kuzecioğlu’nun sesinden dinledim birkaç kez üstüste. Ezgisi de sözleri de beni benden kopardı, Bu güne kadar yapmadığımı yaptım; hayranı olduğum bu hoyratı mırıldanmaya başladım yalnız kendim duyacağım bir sesle.

“Baba bu gün” diye başladım aslına sadık kalarak. Arkasından “Komşu kana boyandı / Kim yitti kim kazandı” diye iki garip mısra döküldü dudaklarımdan. Suriye’de yaşanan trajedinin en iç yakıcı sahneleri gelip geçti gözlerimin önünden. Ayıp değil, ağladım.

Sakinleşince; gidip torunlarımı görmek, Yiğit torunumu öpüp koklamak varken, kapandım odama ve eski defterleri karıştırdım saatlerce.

“Üniversite mezunu seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendisini yakması ile” Tunus’ta başlayan “Arap Baharı”nın tüm islam coğrafyasına yayılışını getirdim gözlerimin önüne. Libya’da Muammer Kaddafi’yi hunharca linç edenlere la’net okudum. Sonrasında Yemen ve Mısır’da tezgahlanan oyunlar takıldı kafama. Ama hiçbiri momşuda yaşananlar kadar yakmadı yüreğimi. Dediğim gibi eski defterlere göz attım. Haberleri ve yorumları, sakin kafayla bir kez daha okudum. Kendi yazdıklarımı bulup çıkardım dosyalardan. Ve ilk elime gelen 6 Mayıs 212’de yazdığım Suriye’deki kirli savaşa dair kaleme aldığım ilk ve tek yazım oldu.

“Erdoğan’la Kıyamet Günü Allah’ın (c.c.) huzurunda hesaplaşacağız” diye haykıran Suriye Baş Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun’un açıklamalarına dayandırdığımız yazımızda; Suriye ile ilgili sorulara cevap vermekte zorlandığımı ve içimden geçenleri söylemekten korktuğumun altını çizmişim defalarca. Şöyle yazmışım

***

“-Ne diyorsun bu Suriye meselesine” diye soruyorlar.

Susuyorum; iki eski dostun arasına girmek yakışık olmaz bile demiyorum, diyemiyorum.

Israr edenler oluyor, bazan;

“-Türkiye’nin Suriye Politikasını nasıl buluyorsun” diye direkt konuya girmemi istiyorlar.

Cevabım; susmak ya da en fazla “iyi olur inşaallah” demek oluyor. Ki o zaman da farklı, tuhaf ve anlamsız bakışlarıyla karşılaşıyorum dostların..

“Nasıl yok hocam, bak mesela Sayın Başbakan’ın falan yerde yaptığı konuşmada söyledikleri.. dinlemedin mi” diye üstüme üstüme geliyor bazı dostlar. Bazıları Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” söylemini dayatıyor, yesen de bu yemesen de dercesine.

Yemiyorum ama yine de susuyorum.

“-Neden susuyorsunuz” diye soranlar da oluyor.

Açık yüreklilikle ve tek kelimeyle cevaplıyorum:

“Korkuyorum!..”

“-Neden” diye üsteliyorlar.

Susuyorum!..

“-Korkmayanlar da var, susmayanlar da..”

“-Mesela?..”

USA muhibi BOP-perest neo-müslümanların ve bu taifenin uzantısı naylon mücahitlerin kana buladığı Suriye’nin Baş Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun.

Geçtiğimiz günlerde; bir meslekdaşımız, Yol TV’den Fuat Ateş; Lübnan üzerinden Suriye’ye giderek, burada yaşadıklarını ilginç bir belgesel halinde yayınladı. Kendisini yürekten tebrik ediyorum. Suriye Müftüsü Ahmet Bedreddin Hassun ile de görüşen Ateş; yaptığı söyleşiyi yayınladı.

İzninizle; Suriye Müftüsü Hassun’un konuşmasından birkaç cümle aktarmak istiyorum.

Müftü Hassun’un oğlu Sariye Ahmed Bedreddin, Şam’da hain bir saldırı sonucu öldürülmüştü. Bakın neler diyor Suriye baş müftüsü:

“-Erdoğan’a şunu hatırlatmak istiyorum. Kendisiyle iki defa toplantıya katıldım. İlk olarak İstanbul Belediye Başkanı iken Hz. Muhammed’in kabri başında. Daha sonra da bundan 3 yıl önce başbakanken Ankara’daki Kocatepe Camisi’nde birlikte namaz kıldık. O zaman çok uzun bir süre de görüşme imkânı olmuştu. Kendisi Beşar Esad ve ailesiyle ilgili birçok iltifatta bulunmuştu. Ve bana dönerek şunu söylemişti:

“Arap Baharı denilen bu dalgalar nedeniyle Suriye için çok korkuyorum.”

Bu uyarısı için kendisine teşekkür ettim. Özellikle Suriye’ye gösterdiği ilgi ve ziyaretler için tekrar kendisine şükranlarımı sundum. Suriye’ye döndükten sonra Erdoğan ile gerçekleştirdiğimiz konuşmayı Beşar Esad’a da ilettim. Bugün Türkiye Başbakanı Erdoğan’a ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na şunu söylüyorum:

Kıyamet günü Allah’ın huzuruna hep birlikte çıkacağız. Orada ben şunu söyleyeceğim. “Senin ülkenden gelen teröristler benim çocuğumu ve kırk bin masum Suriye vatandaşını katlederek senin yanına döndüler. Neden tüm bu olaylara izin verdiniz? Biliyorsunuz ki Peygamberimiz “komşunuza iyi davranın” diye buyurdu.

Suriye’de bu ateşi yakanlar bilsin ki bu ateşin korları onları da yakacaktır.”

Müftü Hassun daha sonra gözyaşları içinde konuşmasına şöyle devam ediyor.

“Benim çocuğumu neden katlettiklerini de açıklayayım. Benden Suriye’den ayrılmam istendi. Ülkemden ayrılıp mevcut siyasi sisteme karşı olduğumu beyan etmemi istediler. Özellikle Ürdün ve Suudi Arabistan’dan bazı isimler beni arayıp bir an önce ülkeyi terk etmem gerektiğini söylediler. Ben de onlara ülkeyi terk etmek yerine yöneticilerle muhalifler arasında köprü görevi görmem konusunda yardımcı olmayı önerdim. Fakat onlar benim bu tavrımı sistem yanlısı olmak şeklinde ilan ettiler. Ve buna cevap olarak da çocuğumu katlettiler. Ardından insanlara çocuğumu Suriye devletinin katlettiğini anlattılar. Bütün bunlar olurken çocuğumun katili olan iki kişi yakalandı. Ve ben bir toplantıda onlarla birlikte oldum. Sadece benim çocuğumu değil o saldırıda 15 insanımızı da katlettiler. Onlara “neden yaptınız bu işi?” diye sordum. “Bize dışardan böyle bir emir geldi” dediler. Ben kendi adıma onları affettim. Türkiye’deki kardeşlerime lütfen anlatın; Suriye’de işte bunlar yaşanıyor.”

Suriye Müftüsü vatanına, milletine, bayrağına, dinine, imanına sahip çıkarak tarihe bir kahraman olarak geçecek.

Gelen baskılara direnerek ülkesinde kalan bir müftü olarak, gelen baskılara hiç direnmeden “Suriye’yi satan” Suriye’nin eski dostlarına çok önemli bir mesaj gönderiyor. Ülkesinin emperyal çizmeler altında çiğnenmemesi için evladını şehit veren Hassun, Türkiye’ye ve Başbakan Erdoğan’a güvenmenin bedelini çok acı ödediklerini düşünüyor.

Ankara’da aynı safta namaz kıldığı Başbakan’ı “oğlunu katledenlere kucak açmakla” suçluyor.

“Erdoğan’la Kıyamet Günü Allah’ın (c.c.) huzurunda hesaplaşacağız” diye haykırıyor.

Dedim ya korkuyorum bu konuda yazmaktan.

Ama yine de sormadan edemiyorum.

Bu hesap kıyamete kalır mı sizce?
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.