Bilmem farkında mısınız?

Cumhuriyet Halk Partisi’nde; 2002’den bu yana yapılan genel ve yerel seçimlere nazaran; bir kıpırdanma, bir kendini farkettirme refleksi ve local da olsa hayat belirtisi sayılabilecek bir hareketlilik var.

Kolunu-kanadını, dalını-budağını ve yaprağı ile 1923 model asırlık oklarını kıpırdatacak mecali yok belki; ama, hayata tutunmaya and içmiş gibi.

Bilmem kabul eder misiniz?

“Cumhuriyeti kuran parti”nin yaşama ve kazanma isteği de günden güne yükseliyor.

Türkiye genelinde de böyle midir?

Bilemiyorum. Ama Gaziantep, İstanbul ve Şanlıurfa’ya baktığımızda gördüğümüz odur ki CHP 30 Mart 2014 Seçimlerinden hayli umutlu görünüyor.

Öyle ki adı partinin genel başkan adaylığıyla birlikte anılan iki isim, iki ağır top; Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun hamisi Gürsel Tekin ile İstanbul Belediye eski Başkanı Aytekin Kotil’in damadı ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül; İstanbul için aylar öncesinden başladılar ortalığı savaş alanine çevirmeye.

Bizim bilmediğiniz, bir bildikleri var gibi..

Öyle olmasa; 29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir ağır topa ragmen yüzde 37 oy alarak AK Parti’nin 5,2 puan gerisinde kalan bir partide aday gösterilmeyi neden bu kadar çok istesinler.

Eminiz, bir bildikleri vardır mutlaka.

Öyle olmasa; 29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinde Demirbaş Milletvekili ve eski bakan Mustafa Yılmaz’a ragmen, CHP’nin kalesi olarak bilinen Gaziantep’te, yüzde 30 oy alarak AK Parti’nin 22,5 puan arkasında kalan bir partiden aday olmak için aralarında eski milletvekillerinin de bulunduğu önemli  7 kişinin adı geçer mi?

Bu işin içinde bir iş olmalı.

Ya da bizim bilmediğimiz  bir sır…

2002’den bu yana yapılan genel ve yerel seçimlerde; güzel yurdumun bir çok yerinde; “Fenerbahçeli Semih” gibi ne atılan ve ne de satılan “Nöbetçi Milletvekil ve Belediye Başkan Adayları” ile partinin namusunu kurtarmaya çalışan “Cumhuriyet’in kurucusu” bir partide neden aday adayı enflasyonu yaşansın.

Bu ilgiyi; “iktidar partisinden memnuniyetsizliğin tetiklediği bir durum” olarak yorumlamak elbette mümkün.

Ne var ki “Partili Seçmenlerin arızi memnuniyetsizliği”ni  tek neden olarak göstermek imkansız.

Başka başka sebepler aramalı..

İşin bir sırrı olmalı.

Bence; CHP tiryakisi politikacıların kulaklarına ya okyanus ötesinden bir masal fısıldamış ya da Washington’dan Kenya dolaylarından bir uzun hava çekmiş olmalı.

Peki ya sizce?

Bizce; kabul etseniz de etmeseniz de, CHP eski CHP değil!.. 90 yaşındaki CHP vapurun kaptan köşküne oturtulan gözlüklü kaptan da, eski SGK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu değil.

Eskisi gibi yürüyen merdivenin çıkış yönünden inmeye çalışmıyor.           Gittiği şehirleri karıştırmıyor eskisi gibi. İzmir’in CHP’li Belediye Başkanını öveyim darken "başkan haliç'i temizleyecek, izmirliler haliç'te yüzecek" demiyor.

Eskisi gibi tarihi kişileri de karıştırmıyor; Hazreti MUhammed’in Amcası oğlu, damadı, İslamın 4. Halifesi ve  inanç mensubiyeti olan “Alevilik”in ismini aldığı abide şahsiyeti, “İslam düşünürü  Hazreti Ali” diye anmıyor artık.

29 Mart 2009 Seçimleri’nde Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olduğunda, İstanbul’u nasıl avucunun içi gibi bildiğini göstermek aşkına "ben Nurtepe'yi de Kâğıttepe'yi de iyi bilirim" demiyor artık.

Hatta yakın çevresinden öğrendiğimize gore, Kemal Bey Güneyin incisi Mersin’in Güneydoğu’nun incisi olmadığını da öğrenmiş!.

Dedik ya, çok değişti Sayın Kılıçdaroğlu, çoook!..

Eskisi gibi; “Mustafa Kemal’den korkmuyorsun bari Allah’tan kork” diye sesini yükseltmiyor  ”Recep Bey”e!.

Kemal Bey’in o eski halinden eser yok şimdi.

İstanbul meydanlarında; ekmek kuyruklarının olduğunu iddia ederek, seçilmesi halinde kuyrukları kaldıracağını ve Halk Ekmek Büfelerinde o günlerde zaten 40 kuruşa satılan ekmeği 40 kuruşa satacaklarını vaat etmiyor şimdi.

Kaptan Köşküne oturtulduğu günden bu yana geçen zaman zarfında yalnız partisini değil, kendini de değiştirdi ve geliştirdi.

Futbolun ordinaryüsü Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis’in vefatı vesilesiyle devirdiği çamlar ve “çocukluğumda Lefter’in kaleciliğinden etkilenip Fenerbahçeli oldum” gibi gafları geçmişte kaldı.  

İroni bir yana, CHP de Kemal Kılıçdaroğlu da çok değişti çoook!..

Kendisinin de partisinin de o eski halinden eser yok şimdi.

Geminin Kaptan Köşkü’nde oturup etrafı seyretmiyor artık.

Önündeki dümene sım sıkı sarılmış.

Harita okuyup rota belirleyebiliyor şimdi.

Programında yer almamasına karşın partisinin Kadınlar Kurutlayı'na giderek toplantının basına kapalı bölümünde, bugüne kadar söyleyemediği düşüncelerini rahatlıkla dile getirebiliyor.

Daha da önemlisi CHP’nin dinazorları gibi kendilerine oy vermeyen halkı değil, halka uzak duran parti mensuplarını ince bir şekilde eleştirip kaba etlerine çuvaldızı sokabiliyor.

Buyrun, dikkatle ve altını çize çize hep birlikte okuyualım.

"Her CHP’li çağdaş uygarlık yolunda bir militan gibi davranmak zorundadır. Altını çiziyorum, militan gibi davranmak zorundadır. İçinde bulunduğumuz toplumu değiştirmek, dönüştürmek bizim sayemizde olacak. Toplumu çağdaş uygarlığa hazırlamak bizim sayemizde olacak.”

“Gidip elini sıkmamışız. 'Merhaba' bile dememişiz. 'Kusura bakmayın, gelmekte gecikmişiz' dedik. Bizim insanımız aslında her türlü kabule hazır. Fakat biz tepeden bakmaya alışmışız.”

"Siyasete yeni girmiştim, Ankara’nın bir ilçesine gittik. Küçük bir ilçe. Parti otobüsü geçti, biraz uzakta indik kasabanın dışında yürüyerek toplantının yapılacağı yere gidiyoruz. Parti büyüklerimiz en önde, elleri cebinde, küçük dağları ben yarattım diye gidiyorlar. Ben biraz arkada durdum, esnafa merhaba desek diye. Sonra bir dükkanda "merhaba nasılsınız" diye el sıktım. "Siz kimsiniz" dedi. "CHP'liyiz". "E niye bize bir merhaba demiyorsunuz" dedi. Yani böyle gidiyorsunuz. Şimdi böyle kimseye ben olsam oy vermem. Orada panel düzenlemek yerine köyün kahvesine gitsek veya kasabanın kahvesine gitsek çay, kahve içsek, "nasılsınız" desek...”

“Çankaya’ya giderken giydiğiniz kıyafetle gecekonduya giderken giydiğiniz kıyafet aynı olmamalı. Halktan birisi olduğunuzu göstermek zorundasınız.”

Bir cümleyle özetlersek: “Cumhuriyeti Kuran Parti”, takip ettiğimiz kadarıyla, ‘nesli tükenen siyasal partiler mezarlığının önünde sıranın kendisine gelmesini beklerken “bir de bunu deneyelim” kabilinden kaptan köşküne oturtulan Kemal Dede’nin okuyup üflemesi ve şifalı nefesi ile hayata dönüyor gibi.

                     


 







 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.