Dünyanın en kapsamlı marka geliştirme programı olan TURQUALITY®, dünyaca ünlü pazarlama ve marka teorisyenlerini Türk markaları ile buluşturduğu Vizyon Seminerlerine devam ediyor. Bu yıl yedincisi düzenlenen Vizyon Seminerinin konuğu kısaca VG diye bilinen, strateji ve inovasyon konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan Vijay Govindarajan oldu. Kurumsal üst düzey eğitim alanında ilk 10 işletme profesörü arasında yer alan, dünyanın önde gelen iş stratejisi ve inovasyon uzmanı Profesör Vijay Govindarajan Ters İnovasyon temalı konuşmasında Türk markalarına, değişen dünyada büyüme fırsatlarını nasıl yakalayabileceklerini, artık sadece ihracat yapmanın yeterli olamayacağını ve dünya markası olma yolunda inovasyonun rolünü anlattı. İnovasyon tersine işlemeye başladı TURQUALITY® Programı kapsamında yer alan şirketlerin yöneticilerinin global rekabet için gerekli yetkinliklere ulaşmasına destek olmak amacıyla düzenlenen Vizyon Seminerinin açılış konuşmasını Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan yaptı. Uluslararası firmaların yeni ürünleri ve inovatif faaliyetleri, yüksek gelirli ülkelerde ortaya koyduktan sonra bu ürünleri düşük gelirli ülkelerde satışa sunduklarını hatırlatan Bakan Çağlayan, Buna geleneksel inovasyon deniyor. Ters inovasyon ise bunun tam karşıtı. Yani inovasyonun düşük gelirli ülkelerde gerçekleştirilmesinden sonra yüksek gelirli ülkelerde satışa sunulduğu durumları tarif ediyor. Artık dünyada gelişmekte olan ülkelerin yıldızı yükseliyor. İlk kez 2012 yılında gelişmekte olan ülkeler dünya GSYİHsının yarısına (40 trilyon dolar) ulaştı. Geldiğimiz noktada gelişmekte olan ülkeler dünyanın yükünü çekiyor ve dünya ekonomisine yön veriyor. İşte bu sebeple inovasyon tersine işlemeye başladı dedi. Vijan Govindarajan: Ters inovasyon Türk şirketleri için çok önemli bir fırsat Yoksul insanların ulaşamadıkları ürün ve hizmetlere erişimlerinin basit ama kaliteli çözümlerle mümkün hale getirilmesine ve bunun daha sonra gelişmiş ülkelere ihraç edilmesine Ters İnovasyon adı verildiğini belirten Vijan Govindarajan, Başta Türkiye olmak üzere Çin, Hindistan gibi ülkelerin önünde bu anlamda çok önemli bir fırsat var. Türkler çok zeki ve yaratıcı insanlar. Türkiyedeki yerel şirketler bu fırsatı avantaja dönüştürebilir. Bunu nasıl yapabileceğinize gelince: Yoksul insanların da zengin insanlar kadar ihtiyaç ve problemleri var. Bunları iyi analiz edip, çok daha az maliyetle çok daha fazla değer yaratabilecek çözümlerle milyonlarca insanı tüketici konumuna getirebilirsiniz. Üstelik bunu önce kendi ülkenizde yapıp sonra dünyaya pazarlayabilirsiniz. Ben Türk şirketlerinde bu potansiyeli görüyorum dedi. Türkiyede de başarılı inovasyon örnekleri var Türkiyede başarılı inovasyon örneklerinin oldukça çok olduğunu belirten Bakan Çağlayan, Pazar çeşitlendirmemiz buna iyi bir örnek. 2009 yılı ortasında kısa sürede yapılan planlama sonucu 4 yılda 43 milyar dolara yakın ek ihracat sağladık. Firma bazında baktığımızda ise aklıma gelen ilk örnekler Simit Sarayı ve Koton. 10 yıl önce simit sadece tezgahlarda satılırken, simit fırınları bugün yemek yenen yerlere dönüştü. Simit Sarayı bu başarılı inovasyon örneğini şimdi yurtdışına taşıyor. Koton ise alışverişten sıkılan erkeklerin mağazalarında vakit geçirebilecekleri alanlar tasarladı. İnovasyon gerekli çünkü artık her geçen gün daha fazla firmanın ve ürünün rekabetine sahne olan küresel piyasalarda, avantaj sağlayabilmenin en önemli koşullarından biri ürün farklılaştırması. Geçmiş dönemlerde fiyat avantajı ile rekabet gücümüzü koruyabilmiştik. Ama artık bu sektörlerdeki varlığımızı, rekabet avantajımızı sürdürülebilir hale getirmek için inovasyon, tasarım ve markalaşma konusunda hızlı bir gelişim göstermek zorundayız diye konuştu. Katma değerli ürün ihracatımızı artırmamız şart Bakanlık olarak Türkiyenin dış ticaretinin birim fiyat analizini yaptıklarını ifade eden Bakan Çağlayan, Bizim kilo fiyatlarımız ne, başka ülkelerin ne? Bizim nasıl değişmiş, onların nasıl değişmiş? bunların hepsini inceliyoruz. Tablo şu: Genel ihracatımızın birim fiyatı 2009da 1.16 dolar, 2010da 1.25 dolar, 2011de 1.47 dolar, 2012 yılında ise ortalama 1.58 dolar olarak gerçekleşmiş. Yani ihracat birim fiyatımızda sürekli bir artış var ama fiziki olarak ihracatına ağırlık verdiğimiz ürünlerdeki gelirimiz son derece zayıf. Bu alanda harcadığımız emeği fiyatların ya da katma değerin görece yüksek olduğu ürünlerin üretimine kaydırmamız gerekiyor. Yani katma değeri yüksek ürünlerde üretimimizi nasıl artırırız, ihracatımızı nasıl artırırız buna bakmamız gerekiyor. Bunun için Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya daha çok yatırım yapmamız lazım diye konuştu. Teşvik yetmez, kamuoyu oluşturmamız gerekiyor Türkiyenin 2023 yılı ihracat hedefinin olan 500 milyar dolar olduğunu hatırlatan Bakan Çağlayan, Bu hedefi yükte hafif pahada ağır ürünlerin ihracatımızdaki payını arttırarak, yani özgün tasarımlı, yenilikçi ve markalı ürünler ihraç ederek gerçekleştirebiliriz. Bu kapsamda öncelikle Ar-Ge yatırımlarını artıracak tedbirler alarak, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Ar-Ge harcamalarının GSYİHye oranını aşamalı olarak artıracak ve 2023 yılında %3e çıkaracağız. Yatırım-üretim-ihracat değer zincirinin tüm halkalarına yönelik oluşturduğumuz teşvik sistematiğimizi, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmayı özendirecek şekilde kurguladık ve uyguluyoruz. Ama sadece teşvik etmek yetmiyor. Ülkemizde bu konularda kamuoyu oluşturmak, farkındalığı artırmak da çok önemli. Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri, bugün burada katıldığımız TURQUALITY® Vizyon Semineri gibi etkinlikler bu farkındalığı oluşturmak için atılan önemli adımlar dedi. Endüstriyel tasarım tescilinde Avrupada ilk üçteyiz Moda ve endüstriyel ürün tasarımı alanlarında faaliyet gösteren firmalara yurtdışı tanıtım, pazarlama, kira gibi geniş bir yelpazede destekler sunduklarını anlatan Bakan Çağlayan, Türkiye son yıllarda tasarım konusunda önemli işler yapıyor. Bunun sonucunda da son birkaç yılda endüstriyel tasarım tescil başvurularında Avrupa'nın en çok başvuru yapılan ilk 3 ülkesi arasına girdik. Ülkemizde yapılan tasarım tescil başvuru sayısı 2010da 31 bin, 2011de 36 bin 578, 2012de 41 bin 220ye ulaştı. 2010da 8 bin 343 olan patent tescil başvurusu sayımız 2011de 10 bin 241, 2012de ise %13 artarak 11 bin 599a ulaştı. Bu artışta Ar-Ge yatırımlarındaki artışın katkısı büyük. 2011de Ar-Ge harcamaları 6,7 milyar dolara ulaştı. Böylece Ar-Ge harcamaları GSYİH'nin binde 8,6'sına yükseldi. Ama hedefimiz 2023te yüzde 3e çıkarmak dedi. TURQUALITY® klasik bir devlet yardım programı değil Katma değerli ürünün aynı zamanda belirli bir marka değeri olan ürün anlamına geldiğini vurgulayan Bakan Çağlayan, Türkiyenin de markalaşması olarak gördüğümüz bu yolculukta Bakanlığımızın markalaşmaya verdiği önemi ve destekleri hepiniz biliyorsunuz. TURQUALITY® Programı bu alanda Amiral Gemimiz. TURQUALITY® bugün itibariyle 90 firmamızın 102 markası ile kapsama dâhil olduğu, birçok markamızın ise programa girmek için yoğun çaba gösterdiği en iyiler kulübü haline geldi. TURQUALITY® adeta bir prestij ligi. TURQUALITY® Programına hazırlık süreci olarak düşünebileceğimiz Marka Programımız kapsamında ise 41 firmamızın 44 markası bir üst lige çıkmak için antrenman yapıyor diye konuştu. Bakan Çağlayan, TURQUALITY® Programında yer alan firmalarımızın 2012de sadece destek kapsamındaki markalarıyla yaptıkları ihracatın birim fiyatı 3,28 dolar olmuştur. Bu, marka olmanın, markalı mal satmış olmanın ortaya koyduğu katma değerdir. Bu bize şunu gösteriyor, markalaşmaya devam, markalaşmayı desteklemeye sonuna kadar devam diye konuştu. Bölgesel anlamda lider markalarımız oluşmaya başladı Küresel anlamda, henüz en değerli marka listelerinde ilk 100de, ilk 500de Türk markaları olmadığını anlatan Bakan Çağlayan şunları söyledi: Ama bölgesel anlamda lider markalarımız oluşmaya başladı. Ancak, bizim kazandırdığımız vizyon ile bu hedefe er veya geç ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Çünkü marka olmak ve markalaşmak uzun vadeli, sabır isteyen bir yatırımdır. Biz de Bakanlık olarak her zaman sizin yanınızda olacağız, bu yolculukta size her türlü desteği vereceğiz.
24 Mayıs 2013 Cuma 12:15
Dünyanın en kapsamlı marka geliştirme programı olan TURQUALITY®, dünyaca ünlü pazarlama ve marka teorisyenlerini Türk markaları ile buluşturduğu Vizyon Seminerlerine devam ediyor. Bu yıl yedincisi düzenlenen Vizyon Seminerinin konuğu kısaca VG diye bilinen, strateji ve inovasyon konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan Vijay Govindarajan oldu. Kurumsal üst düzey eğitim alanında ilk 10 işletme profesörü arasında yer alan, dünyanın önde gelen iş stratejisi ve inovasyon uzmanı Profesör Vijay Govindarajan Ters İnovasyon temalı konuşmasında Türk markalarına, değişen dünyada büyüme fırsatlarını nasıl yakalayabileceklerini, artık sadece ihracat yapmanın yeterli olamayacağını ve dünya markası olma yolunda inovasyonun rolünü anlattı. İnovasyon tersine işlemeye başladı TURQUALITY® Programı kapsamında yer alan şirketlerin yöneticilerinin global rekabet için gerekli yetkinliklere ulaşmasına destek olmak amacıyla düzenlenen Vizyon Seminerinin açılış konuşmasını Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan yaptı. Uluslararası firmaların yeni ürünleri ve inovatif faaliyetleri, yüksek gelirli ülkelerde ortaya koyduktan sonra bu ürünleri düşük gelirli ülkelerde satışa sunduklarını hatırlatan Bakan Çağlayan, Buna geleneksel inovasyon deniyor. Ters inovasyon ise bunun tam karşıtı. Yani inovasyonun düşük gelirli ülkelerde gerçekleştirilmesinden sonra yüksek gelirli ülkelerde satışa sunulduğu durumları tarif ediyor. Artık dünyada gelişmekte olan ülkelerin yıldızı yükseliyor. İlk kez 2012 yılında gelişmekte olan ülkeler dünya GSYİHsının yarısına (40 trilyon dolar) ulaştı. Geldiğimiz noktada gelişmekte olan ülkeler dünyanın yükünü çekiyor ve dünya ekonomisine yön veriyor. İşte bu sebeple inovasyon tersine işlemeye başladı dedi. Vijan Govindarajan: Ters inovasyon Türk şirketleri için çok önemli bir fırsat Yoksul insanların ulaşamadıkları ürün ve hizmetlere erişimlerinin basit ama kaliteli çözümlerle mümkün hale getirilmesine ve bunun daha sonra gelişmiş ülkelere ihraç edilmesine Ters İnovasyon adı verildiğini belirten Vijan Govindarajan, Başta Türkiye olmak üzere Çin, Hindistan gibi ülkelerin önünde bu anlamda çok önemli bir fırsat var. Türkler çok zeki ve yaratıcı insanlar. Türkiyedeki yerel şirketler bu fırsatı avantaja dönüştürebilir. Bunu nasıl yapabileceğinize gelince: Yoksul insanların da zengin insanlar kadar ihtiyaç ve problemleri var. Bunları iyi analiz edip, çok daha az maliyetle çok daha fazla değer yaratabilecek çözümlerle milyonlarca insanı tüketici konumuna getirebilirsiniz. Üstelik bunu önce kendi ülkenizde yapıp sonra dünyaya pazarlayabilirsiniz. Ben Türk şirketlerinde bu potansiyeli görüyorum dedi. Türkiyede de başarılı inovasyon örnekleri var Türkiyede başarılı inovasyon örneklerinin oldukça çok olduğunu belirten Bakan Çağlayan, Pazar çeşitlendirmemiz buna iyi bir örnek. 2009 yılı ortasında kısa sürede yapılan planlama sonucu 4 yılda 43 milyar dolara yakın ek ihracat sağladık. Firma bazında baktığımızda ise aklıma gelen ilk örnekler Simit Sarayı ve Koton. 10 yıl önce simit sadece tezgahlarda satılırken, simit fırınları bugün yemek yenen yerlere dönüştü. Simit Sarayı bu başarılı inovasyon örneğini şimdi yurtdışına taşıyor. Koton ise alışverişten sıkılan erkeklerin mağazalarında vakit geçirebilecekleri alanlar tasarladı. İnovasyon gerekli çünkü artık her geçen gün daha fazla firmanın ve ürünün rekabetine sahne olan küresel piyasalarda, avantaj sağlayabilmenin en önemli koşullarından biri ürün farklılaştırması. Geçmiş dönemlerde fiyat avantajı ile rekabet gücümüzü koruyabilmiştik. Ama artık bu sektörlerdeki varlığımızı, rekabet avantajımızı sürdürülebilir hale getirmek için inovasyon, tasarım ve markalaşma konusunda hızlı bir gelişim göstermek zorundayız diye konuştu. Katma değerli ürün ihracatımızı artırmamız şart Bakanlık olarak Türkiyenin dış ticaretinin birim fiyat analizini yaptıklarını ifade eden Bakan Çağlayan, Bizim kilo fiyatlarımız ne, başka ülkelerin ne? Bizim nasıl değişmiş, onların nasıl değişmiş? bunların hepsini inceliyoruz. Tablo şu: Genel ihracatımızın birim fiyatı 2009da 1.16 dolar, 2010da 1.25 dolar, 2011de 1.47 dolar, 2012 yılında ise ortalama 1.58 dolar olarak gerçekleşmiş. Yani ihracat birim fiyatımızda sürekli bir artış var ama fiziki olarak ihracatına ağırlık verdiğimiz ürünlerdeki gelirimiz son derece zayıf. Bu alanda harcadığımız emeği fiyatların ya da katma değerin görece yüksek olduğu ürünlerin üretimine kaydırmamız gerekiyor. Yani katma değeri yüksek ürünlerde üretimimizi nasıl artırırız, ihracatımızı nasıl artırırız buna bakmamız gerekiyor. Bunun için Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya daha çok yatırım yapmamız lazım diye konuştu. Teşvik yetmez, kamuoyu oluşturmamız gerekiyor Türkiyenin 2023 yılı ihracat hedefinin olan 500 milyar dolar olduğunu hatırlatan Bakan Çağlayan, Bu hedefi yükte hafif pahada ağır ürünlerin ihracatımızdaki payını arttırarak, yani özgün tasarımlı, yenilikçi ve markalı ürünler ihraç ederek gerçekleştirebiliriz. Bu kapsamda öncelikle Ar-Ge yatırımlarını artıracak tedbirler alarak, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Ar-Ge harcamalarının GSYİHye oranını aşamalı olarak artıracak ve 2023 yılında %3e çıkaracağız. Yatırım-üretim-ihracat değer zincirinin tüm halkalarına yönelik oluşturduğumuz teşvik sistematiğimizi, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmayı özendirecek şekilde kurguladık ve uyguluyoruz. Ama sadece teşvik etmek yetmiyor. Ülkemizde bu konularda kamuoyu oluşturmak, farkındalığı artırmak da çok önemli. Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri, bugün burada katıldığımız TURQUALITY® Vizyon Semineri gibi etkinlikler bu farkındalığı oluşturmak için atılan önemli adımlar dedi. Endüstriyel tasarım tescilinde Avrupada ilk üçteyiz Moda ve endüstriyel ürün tasarımı alanlarında faaliyet gösteren firmalara yurtdışı tanıtım, pazarlama, kira gibi geniş bir yelpazede destekler sunduklarını anlatan Bakan Çağlayan, Türkiye son yıllarda tasarım konusunda önemli işler yapıyor. Bunun sonucunda da son birkaç yılda endüstriyel tasarım tescil başvurularında Avrupa'nın en çok başvuru yapılan ilk 3 ülkesi arasına girdik. Ülkemizde yapılan tasarım tescil başvuru sayısı 2010da 31 bin, 2011de 36 bin 578, 2012de 41 bin 220ye ulaştı. 2010da 8 bin 343 olan patent tescil başvurusu sayımız 2011de 10 bin 241, 2012de ise %13 artarak 11 bin 599a ulaştı. Bu artışta Ar-Ge yatırımlarındaki artışın katkısı büyük. 2011de Ar-Ge harcamaları 6,7 milyar dolara ulaştı. Böylece Ar-Ge harcamaları GSYİH'nin binde 8,6'sına yükseldi. Ama hedefimiz 2023te yüzde 3e çıkarmak dedi. TURQUALITY® klasik bir devlet yardım programı değil Katma değerli ürünün aynı zamanda belirli bir marka değeri olan ürün anlamına geldiğini vurgulayan Bakan Çağlayan, Türkiyenin de markalaşması olarak gördüğümüz bu yolculukta Bakanlığımızın markalaşmaya verdiği önemi ve destekleri hepiniz biliyorsunuz. TURQUALITY® Programı bu alanda Amiral Gemimiz. TURQUALITY® bugün itibariyle 90 firmamızın 102 markası ile kapsama dâhil olduğu, birçok markamızın ise programa girmek için yoğun çaba gösterdiği en iyiler kulübü haline geldi. TURQUALITY® adeta bir prestij ligi. TURQUALITY® Programına hazırlık süreci olarak düşünebileceğimiz Marka Programımız kapsamında ise 41 firmamızın 44 markası bir üst lige çıkmak için antrenman yapıyor diye konuştu. Bakan Çağlayan, TURQUALITY® Programında yer alan firmalarımızın 2012de sadece destek kapsamındaki markalarıyla yaptıkları ihracatın birim fiyatı 3,28 dolar olmuştur. Bu, marka olmanın, markalı mal satmış olmanın ortaya koyduğu katma değerdir. Bu bize şunu gösteriyor, markalaşmaya devam, markalaşmayı desteklemeye sonuna kadar devam diye konuştu. Bölgesel anlamda lider markalarımız oluşmaya başladı Küresel anlamda, henüz en değerli marka listelerinde ilk 100de, ilk 500de Türk markaları olmadığını anlatan Bakan Çağlayan şunları söyledi: Ama bölgesel anlamda lider markalarımız oluşmaya başladı. Ancak, bizim kazandırdığımız vizyon ile bu hedefe er veya geç ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Çünkü marka olmak ve markalaşmak uzun vadeli, sabır isteyen bir yatırımdır. Biz de Bakanlık olarak her zaman sizin yanınızda olacağız, bu yolculukta size her türlü desteği vereceğiz.