Hiç adetim değildir, fıkra veya darb-ı mesellerle bir kesimi iğnelemek, yermek, övmek veya okurlara satır arası mesajlar vermek.
Ne var ki Türkiye’nin son bir aylık gündemini tek başına dolduran “Demokratikleşme Paketi” haberlerine bakınca, “Ağzı ballı Ma’med”ten dinlediğim özgün ve  meşhur darb-ı meseli kağıda dökmeden edemedim.  
Bilenleriniz vardır mutlaka.    
Memleketin birinde, diyelim ki Gaziantep’te ve Barak’ın bilmem hangi köyünde, ben diyeyim Uruş’ta siz deyin İkizce’de, çobanlık yapan Abdullah’ın Ayşe adında yarı deli bir kızı ve Ma’med diye haylaz mı haylaz bir oğlu varmış.
Abdullah hastalandığında sürüyü toplayıp meraya götürüp getirmek Ayşe’ye düşermiş. Küçük Mağ’med’in vazifesi ise; kuşluk vaktine doğru annesinin hazırladığı kahvaltı cıkınını ablasına götürmekmiş.
Günlerden bir gün; Küçük Ma’med elinde kahvaltı çıkınıyla arkadaşlarıyla birlikte güle oynaya meraya doğru yola koyulmuş.
Ne var ki yolda arkadaşlarıyla iddialı bir oyuna tutuşunca zamanın nasıl geçtiğini farketmemiş ve  birkaç saat kadar oyalanmış onlarla.  Oyun bitince tabana kuvvet diyerek meranın yolunu tutmuş tutmasına ama, ablası Ayşe’nin açlıktan gözünün dönmüş olabileceğini düşünerek yol boyu bir mazeret bulmayı da ihmal etmemiş.
Bir ağacının gölgesinde kendisini bekleyen ablasını görünce;
“Aba!.. Kız aba, muştuluğumu isterim” diye bar bas bağırmaya başlamış Küçük Ma’med.
Genç kız, biraz deli de olsa, “muştu” sözcüğünü duyunca, sıcak suya batırılmış Antep peyniri gibi gevşemişde gevşemiş ister istemez. Ma’med’e niye geç kaldın diye sormamış bile.
Ne muştusu verecin Ma’med’im!..de hele ne muştusu?
Ma’med sopa yemekten ve azarlanmaktan kurtulmuş olmanın rahatlığıyla başlamış aklında kurguladığı senaryoyu kelimelere dökmeye.
“Niye geciktim bilin mi” diyerek söze girmiş.
“Sabah gün ışıyınca komşu köyün sahabı, Osman Ağa bize geldi. Merak ettim, babamla konuşmalarını dinledim. Seni oğlu Hasan’a istemeye gelecekmiş bu akşam
Bu haber genç kızın aklını başından almış o anda.  
Gözleri ne çıkını görmüş ne de Ma’med’i.  
“Demek beni istemeye geleceklermiş” diye çığlık atıp gölgelendiği ağacın etrafında hoypayıp zıplamaya başlamış.
Bizim Ma’med de fırsat bu fırsattır diyerek elindeki çıkını ağacın dallarından birine astığı gibi tabanları yağlayıp uzaklaşmış oradan.
Genç kız neden sonra sakinleşmiş az biraz.
Üstünü başını kontrol etmiş.
Bacaklarındaki ve kollarındaki istenmeyen tüylerin hayli uzamış olduğunu görünce vakit geçirmeden altında gölgelendiği ağacın dallarında biriken sakızları toplayıp, ağda yapmaya koyulmuş kollarına ve bacaklarına.
Sakızı tenine her yapıştırıp çektiğinde, can acısıyla:
“-ah!.. of!.. yandım anam!..” diye cayırtıyı koparmışki sormayın gitsin. Her feryadın ardından istenmeyen tüylerden temizlenen tenine bir şaplak indiri indirivermiş  büyük bir keyifle.
Sus bakim!..” demiş, “şımarma, densizlik etme.. ağzı ballı Ma’med’in dediği essah çıkarsa, sana bu cayırtı azdır bile” diyerek yeniden vücudundaki tüm istenmeyen kılları temizlemeye devam etmiş.
***   
Sahi ben bu darb-ı meseli niye anlattım?
Ha bugün, ha yarın, ya da şunlara yer verilecek, bunlar olmayacak derken, Sevgili Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 76 milyon vatandaşının merakla beklediği büyülü “Demokratikleşme Paketi”ni önceki gün açıverdi Ankara’da.
Peki: “Nasıldı paket? Neler eksikti yahut hangileri fazla?” diye sual edecek olursanız; konuşmak için vaktin çok erken olduğunu söyler ve bir Bektaşi fıkrası ile son noktayı koymak isterim.
Meyhaneci Apostol satın alacağı 2 fıçı şarabı işin erbabına tattırıp öyle karar vermek ister. Bektaşi dedesini yanına alır limana gider.
“Şunların tadına bak baba erenler” der. “Hangisi hoşuna giderse, onu alayım” diyerek kaseyi uzatır Bektaşi dedeye. Dede kaseyi aldığı gibi en yakınındaki fıçıya daldırır. Bir yudum içer, yüzünü buruşturur, ağzında gargara yaptığı şarabı müsait bir yere boşalttıktan sonra Apostol’a döner.
“Şunu alıver barba” diyerek elini sürmediği fıçıyı gösterir.
Şaşırır Apostol. Bektaşi dedenin uzattığı kaseyi alırken;
“Nasil olir be kuzim.. Onun tadina bakmadın ki.. Nasil onu al dersin “ diye sorar.
Bektaşi kendinden emin bir eda ile.
İçtiğimden daha kötü olmayacağına göre, sen onu al barba” der.
Peki ye sizce iyi mi oldu, kötü mü oldu?
Biz, eskisinden kötü olmayacağını düşünüyoruz şimdilik.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.