Çalışmak, şehriniz için birşeyler yapmak; belki bir hastanın acısını dindirmek belki sokaklarda yaşayan kimsesiz bir çocuğu ya da başı boş birkaç hayvanı sahiplenmek, karanlık bir yolu aydınlatmak, köşebaşlarına dökülen çöpleri anında toplamak, şehrinizin ve hemşehrilerinizin sağlık, saadet ve mutlulukları için gerekenleri yapmak adına daha ne bekliyorsunuz?
Gerçi vakit çok erken ama, söylemden eyleme geçmek için sizi daha ne kadar bekleyecek hemşehrileriniz?
Artık “Yeniyiz, koltuklarımızı yadırgıyoruz, yerimiz dar” diyemezsiniz!.. Çünkü; seçim bitti ve makamınızla tanışmanızın üzerinden 22 gün geçti. Çalışma arkadaşlarınızla yabancılığınız sona ermiş ve birbirinize alışmış olmalısınız artık. Artık tebrik ziyaretlerinin yoğunluğu ya da beldeyi ve belediyeyi tanımak gibi mazeretlerin arkasına sığınmak gibi bir şansınız yok.
Bunları söyleyen ya da böyle düşünen bir tek ben değilim.
Sokaktaki insanların sabrını taşırıyorsunuz; suskunluğunuz, söylemsizliğiniz ve eylemsizliğinizle.
23 Nisan Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramını adına ve şanına uygun bir biçimde ihya edemediğinizi düşünüyor hemşehrileriniz.. Bayramın da eski bayramları hatırlatacak etkinliklerle  kutlanmasına öncülük etmediğiniz için muhafazakarlığınızı sorguluyorlar.
“Hadi.. hadi.. hadi.. sahaya çıkın” diye tempo tutuyorlar suskunluklarıyla.  
Yoksa siz hala tebrikleri kabul etmekle mi oyalanıyorsunuz” diye soruyorlar.
“Tebrik adı altında yıkama-yağlama ve yalama süreçi göreve başladıkları ilk gün başlar görevlerinin nihayetine kadar devam eder” diye ekliyorlar. Ki bizim de yaparak ve yaşayarak gördüğümüz kadarıyla, Sayın Başkanlarımız için en büyük risklerden biridir bu.
Onun içindir ki;
Aman dikkat!, diyoruz..
Bir belediye reisi için en tehlikeli ve en zor dönem, göreve geldiği ilk aylar ve tebrike gelen, çiçek, çikolata veya mesaj gönderen insanlardır.
Bilesiniz ki;
Bizzat tebrik ziyaretine gelenler ekseriyetle eskilerin çarıklı erkan-ı harp dedikleri 1950 model particilerdir. Bu insanlar nabzınızı bir güzel tutar; ağızları ısmarladığınız soğuk ya da sıcak içeceği yudumlarken, kafalarıyla nabzınıza göre şerbet bulmakla meşgul olurlar. Kapınızı çalanların en merhametlisi ve en az tehlikelisi gibi görünen bu insanlar; gerçek hinoğluhin, anasının gözü politikacılardır. İşleri ve istekleri yapılmadığında son derece tehlikeli olabilirler.
Çiçek ve çikolatayla kapınıza dayananların kartvizitlerine bakarsanız; çağın tüm bilgi, beceri ve yöntemleriyle mücehhez teorisyenler olduklarını sanırsınız. Özgeçmişlerini dinlediğinizde; kalkıp ayaklarını bastıkları toprakları öpesiniz gelir. Öylesine  mübarek, alim, fazıl ve ehl-i keramet görünen bu taifedekilerin pratikleri teorilerinden bin kat daha kuvvetlidir. Size çaktırmadan sekreterinizin gözündeki sürmeyi, şortunuzun  önündeki düğmeyi ve çocuğunuzun ağzındaki memeyi ceplerine indirebilirler. Renklerin diliyle iletişim kurmanın yollarını iyi bilir; doların yeşilini pek beğenirler.
Üçüncü kategoride çiçek gönderenler vardır. Uzaktan uzağa nabzınızı tutan ve tansiyonunuzu ölçen ya da öyle olduklarını hissettiren “Ağır Abi”lerdir. Yaz-kış koyu renk takım elbiseler içinde arz-ı endam eden Polat Alemdar takliti bu beyler, oyuna girmeden oyunun galibi olmak isterler. Şehirde topal bir karınca öldürülse, bu ağır abiler üstlenirler cinayeti.  Sıkılan her mermiden haberdarmış gibi görünürler. Pek ortalarda görünmeseler de, şehrin her tülü zor işleri bu ağır abilerden sorulur. Tanımadıkları siyasetçi, sanatçı, sporcu yoktur. Herkesler de onları tanır ve onlardan çekinirler.
Sakın gözünüz korkmasın. Eminiz ki başkanlarımız bunların alayını sulu dereye su dolu güğümlerle  götürüp susuz getirirler. Bu saydıklarımızın en zararsızlarıdır; zehirlerinin etkisi bilinenleridir. Ateş olsalar cirimleri kadar yer  yakabilirler.
Asıl tehlikeli olanlar; sessiz kalabalık ve sessiz kalabalığa sesini duyurup sözünü dinletenlerdir.
Daha açık bir tanımlamayla;
Demirel’in canı sıkıldıkça “benim şuyum!.. benim buyum.. benim şeyim” diye andığı halktır. Ayağı çarıklı erkan-ı harp dedikleri mahallelerin, caddelerin, sokakların ve evlerin kanaat önderleridir en büyük tehditl  Sabahtan akşama kahve köşelerinde, parklarda bir ağaç gölgesinde, namaz vakitleri öncesinde cami avlularında veya işlek sokakların köşe başlarında sigarasını sarıp etrafında toplananlara baba nasihatinde bulunanlardır.
Aman dikkat!..
Hele ki  çalmakta, çırpmakta, rüşvette, irtikapta, komisyonculukta ve vurgunculukta gözüm yok diyor ve ona göre davranıyorsanız; çok daha dikkatli olmak zorundasınız.
Benim kıçım kuru ya da meyveli ağacı taşlarlar, ya da ispat etsinler istifa ederim gibi beylik savunma cümleleriyle vücudunuzun kuru dediğiniz mahalini kurtaramazsınız. Gerdeğe giremeden ne zaman hamile bırakıldığınızı ve nasıl dul kaldığınızı anlamazsınız bile.
Tehlike ve tehditleri savmanın tek yolu vardır: Vakit geçirmeden çalışmak, hemen çalışmak, hep çalışmak ve yine ve her daim çalışmaktır.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.