Önceki gece; siyasi aidiyetleri ve ideolojileri değişik dostlarla bir araya geldik.  Günlerdir ülke gündeminin ilk sırasından düşmeyen 17 Aralık 2013 operasyonu üzerine konuştuyoruz sabah ezanı okununcaya kadar.
Muhalif arkadaşlar, söz birliği etmişcesine, “Başbakan da istifa etsin” diyen Erdoğan Bayraktar’ın açıklamalarını yere göğe sığdıramıyorlar.
İktidar yanlısı kimi dostlar da, Gaziantep valiliğinden tanıdıkları İçişleri eski bakanı Muammer Güler’i ağıza alınmayacak sıfatlarla yerden yere vuruyorlar acımasızca.
AB eski bakanı Eğemen Bağış da nasibini alıyor bu kör döğüşünden; Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan da.
Kendilerini tarafsız olarak niteleyen fakat gerçekte AK Parti’ye pamuk ipliği ile bağlı olan bazı katılımcılar ise, hem nalına hem mıhına vurarak katılıyorlar tartışmalara.
Derken “sen ne diyorsun bu hususta” diye sorarak pas atıyor nihayet. Kıssahan yanım ağır depreşiyor o anda.
-Hak dostum Hakk” diyerek ayağa kalkıyor ve başlıyorum anlatmaya.
Raviyanı ahbar ve nakilanı asar ve muhaddisanı ruzgar şöyle rivayet ve buguna ‎hikayet ederki; bir zamanlar ben diyeyim yüz, siz deyin beşyüz küsur sene evvel Afrika'daki bir ülkede hüküm süren bir kral yaşarmış.
Kralın da, çocukluğundan beri tanıdığı, arkadaş olduğu ve birlikte büyüdüğü bir dostu varmış. Kral dostunu hiç yanından ayırmaz; nereye gitse onu da beraberinde götürürmüş.
Gelin görün ki Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu varmış. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylermiş.
-Bunda da bir hayır var!
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıkmışlar. Kralın arkadaşı silahları hazırlıyor, krala veriyor, kral da ateş ediyormuş. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yapmış. Kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patlamış. ve kralın başparmağını koparmış.
Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söylemiş.
-Bunda da bir hayır var!
Kral acı ve öfkeyle bağırmış arkadaşına.
-Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?
Sonrasında da can acısı ve kızgınlıkla çocukluk arkadaşını zindana attırmış.
Gel zaman git zaman, belki bir belki iki yıl kadar sonra, kral insan yiyen yamyamların yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanmaya çıkmış. Yamyamlar onları ele geçirmişler ve köylerine götürmüşler. Ellerini, ayaklarını bağlayıp köyün meydanına odun yiğmışlar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağlamışlar kral ve adamlarını.
Tam odunları tutuşturacakları sırada kralın başparmağının olmadığını fark etmişler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyormuş. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlarmış. Bu korkuyla, kralı çözüp salıvermişler. Adamlarını ise pişirip afiyetle midelerine indirmişler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman olmuş tabi. Hemen zindana koşmuş ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlatmış.
-Haklıymışsın, demiş. Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi.
-Hayır, diye karşılık vermiş arkadaşı. Bunda da bir hayır var.
Ne diyorsun Allah aşkına?”, diye hayretle bağırmış kral. Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir?
-Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene.
Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır. Ve olur ki bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz” (Bakara Suresi,  2/216), buyuran Mevla, kuvvet ve kudretinin bir nişanesi olarak yaratmış olduğu her bir zerreye ayrı bir hikmet ayrı bir sır yüklemiştir. Kul imtihan dünyasında türlü şeylerle sınanır ancak başına gelenlerin hayır mı yoksa şer mi olduğu hususunu bilemez. Zira Cenab-ı Hakk, “Sizin hayır bildiğinizde şer şer bildiğinizde hayır vardır.”, buyurmuştur.
Bu kıssadır. Bir mecmua kanarına kaydolunmuş. Biz de gördük söyledik.‎
Sakıya sohbet kalmazmış baki, her ne kadar sürçü lisan ettikse affola, inşallah gelecek defa daha güzel bir hikaye ‎anlatırız.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.