Onlar böyleydi!..

Bizim gibi değillerdi.

Ölmeden ölmenin sırrına erenlerdi.

Hak etmediklerini asla talep etmezlerdi onlar!.

Onlar halkın ve Hakk’ın nezdinde hadlerini bilirlerdi.

Bu yüzdendir vefatlarından yüzyıllar sonra hala rahmetle, hala minnetle ve hala şükranla anılmaları.

Onlardan biri de Tiryaki Hasan Paşa’ydı!.

Yaşadıkları ve yaşattıkları malumunuzdur mutlaka.

Sultan III.Mehmed, Avusturya ve müttefiklerinin bozgunuyla neticelenen Kanije Zaferi’ni haber alır almaz, Tiryaki Hasan Paşa'ya vezir rütbesi vererek yaşlı komutana haslar, murassa kılıç, muhteşem şekilde donatılmış üç hilâlli sancak ve bir de hatt-ı hümâyun gönderir.

Sultan hatt-ı hümâyununda Hasan Paşa'yı,

Yerin ve göğün sahibi olan Allahü teâlâ’ya hamdolsun ki, Osmanlı devletine senin gibi paşalar ve askerlerin sayesinde nice zaferler nasib eyledi...Sevgili Peygamberimize Salât ve Selam olsun ki, seni ve Devlet-i Aliyye askerlerini kendi yolunda Cihad eylerken görürüz...Şanlı Kanije serencamınızı bertafsil öğrendim......

Berhudar olasın, sana vezaret verdim ve seninle mahsur olan, muktezây-ı tertib-i saltanatiyle manen oğullarımdır. Yüzleri ak ola. Lüzumundan ziyade çalışıp can ve başlarını din uğruna ve bizim yolumuzda dirig etmediler... Bundan böyle dahi senin sözüne ram olup her ne hizmet teklif edersen edasına dikkat ve ihtimam üzere olalar, sana itaat ve inkıyat üzere oldukları benim rızay-ı hümayunuma sebebtir. Bu pendmâ-me-i tammemi Gazi kulanm mahzarında okuyup (Atiyu Al-lehû ve atiyu er-Resûl ve ulelemr minküm) manâyı şerifini onlara bildiresin; seninle muhasarada olan kullarıma verdiğin vergi cümle makbul-ı hümayunum olmuştur. Cümlenizi Hak Teâlâ Hazretlerine ısmarladım." diyerek över ve ödüllendirir.

Padişahın fermânını okuyan Tiryaki Hasan Paşa’nın, deyim yerindeyse, dizlerinin bağı çözülür. Ellerini gökyüzüne doğru açıp  diz çöker.

"Bu nusret mücerred Hakk Teala'nın inayeti ve Hazret-i Resul-i Ekrem'in mucizatı eseridir! Kanije Müdafaası gibi küçük hizmetlere de vezirlik verilmeye, pâdişâh mektubu yazılmaya başlandı. Bizim gençliğimizde böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, pâdişâh mektubu yazılmazdı. Biz ne idik, neye kaldık diye ağlıyorum” diyerek hıçkırıklara boğulur.

Bunlarla da yetinmiyen Sultan Mehmed Han; Damad İbrahim Paşa'nm dul hanımı Ayşe Sultanı Tiryaki Hasan Paşaya zevce olarak nikahlar ve Hasan Paşayı Hanedan-ı Osmaniye damatlığıyla şereflendirir

Bütün tarihler müttefiktir ki, Tiryaki Hasan Paşa bu hattı hümayunu aldığında sevinçle karışık bir hüzünle hıçkıra hıçkıra ağlar.

«Ey Allahım!.. Bu fakir, bu hakir ve bu zelil kulun hangi büyük günahı işledi ki ona Devlet-I Ali Osman’ın bu acı gününü gösterdin. Bu ne acı gündür ki koca devleti Ali Osman, benim gibi aciz bir kula vezaret ihsan eder» diye feryat eder.

Evet!..

Onlar böyleydi!..

Bizim gibi değillerdi.

Onlar böyleydi!..

Bizim gibi değillerdi.

Ölmeden ölmenin sırrına erenlerdi.

Hak etmediklerini asla talep etmezlerdi onlar!.

Onlar halkın ve Hakk’ın nezdinde hadlerini bilirlerdi.


 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.