Kaldığımız yerden devam edeceğiz; Muhtasar Gecekondu Tarihini yazmaya.
Sizler de takdir edersiniz ki, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi bir yandan Türkiye’deki pek çok yapının çözülüp yıkılmasına neden olurken, bir yandan da yeni yeri filizlenmeye başlayan yapıların önünü açar. Doğrudan olmasa da dolaylı biçimde hiç de yasal olmayan oluşum ve olgulara destek verir. Ki bunların başında gecekondulaşma ve çarpık kentleşme gerçeği yer alır.  
1961 Anayasası’nda yer alan belediye başkanlarının tek dereceli ve çoğunluk sistemi ile seçilmeleri hükmü; gecekondu yapımını teşvik yasası yerine geçer adeta. Bu hüküm gecekondu sakinlerini karar mekanizmalarının seçiminde büyük bir güç haline getirir.
1960’lara kadar “gecekondu sorunu’nu çağrıştıran kenar mahalleler ve büyük şehirlerin varoşları, 17 Kasım 1963’te yapılan ilk yerel yönetim seçimlerinde  “oy deposu” görünümü kazanır. Bu durum, büyük şehirlere göçün önü daha da açar.    
 1966’da çıkarılan 775 sayılı Gecekondu Yasası ile sorunun planlı bir şekilde çözümü konusunda köklü ilkeler benimsenir. Ancak; gerek bu yasada ve gerekse bu yasa çerçevesinde oluşturulan kalkınma planlarında öngörülen politikaların bir bölümü uygulanmadan rafa kaldırılır, uygulamaya koyulanlar da pek fazla etkili olmaz.    
Şehirleşmede asıl kıyım 70’lerde başlar.
* 1970-1980 döneminde; yerel yönetimler “oy deposu” olarak görgördükleri varoşların ulaşım ve altyapı sorunlarını çözer; kentle bütünleşmelerini hızlandırarak gecekondu arazilerinin değer kazanmasına katkı sağlarlar.
* Gecekondu olgusu bir barınma ve mekan sorunu olma niteliğinden sıyrılarak  arsa spekülasyonu ve rant kavgasına dönüşür.
* Enflasyon nedeniyle kenti çevreleyen toprakların değerlenmesi, varoşlarda köyden kente göç edenleri ikinci plana iterek “yap-satçı müteahhit”leri ve “arazi  mafyası”nı öne çıkarır.
* Ekonomik gücü yeten aileler gece kondularını tek katlı binaya dönüştürürken, bu imkana sahip olmayanlar arazilerini kat karşılığı müteahhitlere vererek apartman hayatına geçerler.
12 Eylül 1980 müdahalesi evlerimizin ve şehirlerimizin değişim sürecinde yeni bir başlangıç olur.  Nihayet 1983’ün sonlarından itibaren her alanda gözlenmeye başlayan “gelişim”, “değişim” ve “dönüşüm” coşkusuyla, gecekondu ve çarpık kentleşme sorunlarını çözmek üzere yeniden yapılanmaya gidilir.
* Ankara, sadece ve doğrudan “konut sorunu”yla ilgilenmek üzere “Toplu Konut ıdaresi” ve “Arsa Ofisi” gibi yeni birimler kurulur.
* Konut yapını kolaylaştırıp teşvik eden yasal düzenlemeler yapılarak, finansman kaynakları bulunur.
* Yerel yönetimlerin, gerek toplu konut kooperatiflerine öncülük ederek, yeni yerleşim alanlarına arsa üreterek konut sorunun çözümüne katkıda bulunmaları sağlanır.
* Evin ayrılmaz parçası olan Türk ailesini araştırıp geliştirmek amacıyla Başbakanlık’a bağlı bir  Türk Aile Kurumu oluşturulur.
* Geçmiş dönemlerde ülkenin değişik bölgelerinde inşa edilen “sosyal mesken”,“afet evleri” vb. konut tiplerinin tasarım, teori ve pratiğinden edinilen el çabukluğu ile, çok kısa sürede büyük projeler üretilir ve hayata geçirilir.
Ancak ne yazık ki, geçmişte olduğu gibi, bu bu konutlarda oturacak olanların sosyal, kültürel ve ekonomik yapıları ile yaşama biçimleri asla göz önünde tutulmaz.      
Kent merkezlerine birkaç dakika mesafede, yeşil alanlı, yüzme havuzlu, saunalı, otoparklı, alışveriş merkezli, okulu ve camii olan ve uygun ödeme koşullu “toplu konut”, “site” ve “uydu kent”lere gündüz kondurulan merkezi ısıtma sistemli, çift asansörlü, tabanı halı döşeli ve uydu antenli bloklarla, binlerce aile konut sahibi yapılır.     
Fiziksel ve nicel anlamda da olsa, konut sorunun büyük bir ölçüde çözüldüğü; insanların çağın bütün nimetleriyle donatılmış sıcak, rahat ve güvenli konutlarında huzur içinde yaşadıkları, yaşama çevrelerinden memnun ve mutlu oldukları ileri sürülür.
1990’lardan başlayarak kesintisiz sürdürülen yeni şehirleşme stratejisi ile bin yıllık Türk şehirlerine, Türk evi kimliğinden, daha da önemlisi binayı ev yapan hayat felsefesinden uzak, ruhsuz, sevimsiz fakat gösterişli beton yığınlarıyla çağdaş, güvenli ve yaşamı kolaylaştırıcı mekanlar kazandırıldığı zannedilir.
Ta ki gecelerden bir gece Marmara’nın batısında küçük kıyamet kopuncaya kadar.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.