Sayın yazarım, Sayın yazarım…
Gerçekten  yakışıklı olmuş  gazetemiz, evimiz. Tüm tembelliğimi kamçıladı vallahi.


Dersim bitti soluğu soluksuz evimde aldım. Bu gece bu yazı gidecek dedim. O kadan! Balık çekti canım Selo babuş imdadıma yetişti. Selo babuş benim emergency man’im. Hızır kolum. Dans arkadaşım. Orta Doğu’nun en centilmen Laz’ı.

Balığım eve ambalaj ve sevgilisi roze yanında . Dibini görmeyen sevgilisini göremesin. Sevgili dedim de mi kahretsin demişim. 

Ne kadar ağır bir anlamı vardı hayatımda "Sevgili" demenin, Sevgilim’in. Bu güne kadar gerçek anlamda bir tek Sevgilim oldu. Bir tek kişiye evet sen bana Sevgilim diyebilirsin dedim. Ben senin Sevgilin olabilirim dedim. Ben öyle kuşum böceğim cicişim anlamıyorum. Anlamlı da bulmuyorum.  

Neden bilmiyorum bir erkeğin kadına Sevgilim demesi daha yakışık alıyor daha baba duruyor. Kadın kullanınca tır şoförü gibi kalıyor sanki. Kızmayın gerçekten. Bu benim fikrim. Erkeğin ağzında daha bir dolu dolu oluyor. Sert, saran,  koruyan, seven, kıskanan. Gözeten…. Aldatan.
Evet, aldatan

Belki çoğuna göre bi kadınla aldatan, yakın arkadaşıyla aldatan, iş arkadaşıyla….falan falan.

Bu deliyi az çok okuyanlarınız, tanıyanlarınız, takip edenleriniz var içinizde. Az biraz farklılığımı bilirsiniz inancındayım. Aldatmak tensel değil bende. 

Keşke öyle olsaydı. Keşke, sıradan bir çok kadının tensel aldatmaya takıldığı gibi takılsaydım. Önce kızıp öfkelenip canını okusaydım. Sonra onu çok sevmemden, ya da korkularımdan, çaresizliğimden, ona olan alışkanlığımdan onu af yapabilseydim sıradan bi çokları gibi. Kendimi kandırabilseydim af yapılan birlikteliğin içinde. Yanımda olurdu, sarılırdım hep gibi, dudaklarımı dudaklarının kıyısına park eder kontağı kapatırdım. 


İçime çeker çeker kokusunu kendi soluğumdan bile korurdum, ağzımdan çıkarıp atmasın diye. Hatta, bu özlemin bana bu azabı vereceğini bilsem soluk almamayı tercih ederdim kokusu içimde benle bir kalsın diye. 

Çok şeylerin üstesinden geldim çok kıymetli canım Hamdi Arabacıoğlu abicim. Sence bunu da aşar mıyım? Sen bizi bilmeden, duymadan, görmeden hallerimize uygun paylaşırdın şiirlerini. Sevişlerimiz seviş, kopuşlarımız kopuş olurdu senle bir.

Seni okuduğumuz dilimlerde bile, sarılırdık sımsıkı saatlerce. Saatlerce sohbet ederdik çırılçıplak. Kolunun, kol altının, kuytucuğunun altından bir yere çıkmazdım. Yan bakmaktan yorulur çıt etmez, memesinin üzerine dayardım çenemi. Diğer elimle onu sımsıkı kavrar, sımsıkı tutardım. Nice sonra elim acıyınca anlardım gücümden fazla sıktığımı. Onu severken acıttığımı. Çok güzel sevişirdik. Onun yaşına, benim başıma aynı anda çok güzel akardık birlikte nehirlere. 

Ama yine de bizim için en güzel sevişme, sevişme sonrası çırılçıplak saatlerce ki sohbetlerimiz di. Altı yedi saat sürerdi sohbetlerimiz. Düşünüyorum da, keşke daha çok öpüşebilseydik, keşke o saatlerce olan sohbetlerin arasına sıkıştırıvereymişim öpüşmeleri. Dudaklarının ırzına geçiverseymişim her on dakika da bir. Ama yok yok yapamazdım. Doğru, yapamıyorduk. Ne zaman öpüşsek dayanamıyorduk. Alt komşularımız uyanıyor ve biz kendimizi yatak da buluveriyorduk. Ellerini çok severdim, daha doğrusu tenimde hiç durmadan gezinen ellerini. Çok severdi tenimi, yumuşaklığını, kadifeliğini. Onun için saatlerce gezinirdi üzerimde vizesiz. Her yer onundu. Bazen sınır bölgelere vize koyardım ama ne yalan diyim. Özlesin isterdim biraz. 

Hep beyaz çarşaflarda sevişirdik. Onu beyaz temizliğinde severdim. 

Tuvalete siyam ikizi gibi girerdik. O oturur ben de kıyıcığına otururdum. O yapar ben ona yapışık durur cır cır çenemden esirgemezdim. Mutfağa gitse peşi sıra gider saniye uzak kalamazdım. Onu sıkmamdan değildi ona yapışmam, ona özlem oluşumdandı. Geceleri ayrı yatışımdan, günlerce uzak kalışımdan dı.

Özlemden di be anacım çok özlediğimdendi. Çok sevmemdendi. O işlerini anlatır, sinirini bırakır, ben de bilmişlik taslardım. Konuşurdum işte öleee tahtaya çıkmış profesör gibi. Beni utandırmazdı. Bozmazdı. Onun gözünde çok şey bilmiyordum belki ama asıl onun gözünde çok dürüsttüm. Samimi ve özgüvenliydim. Yalansız, olduğum gibiydim. Belki de ondan dı beni kesmeden dinlemeleri. Sessiz kalışları. Kendi olamadığı şeyleri izlemektendi huzuru.

O gelmeden sıkardım mis kokularımı,ve heyecandan ip bağlardım kalbime. İçime kaçmasın diye. 

Çocukta bile olmazdı o atan kalbin heyecanı. Elli kere aynaya bakardım. 

Deli, nolucaksam kırk dokuzuncu kere de. İçeri her girişinde hissettirmezdim onun gelişini beklediğimi. Zaten onun geldiğini gördüğümü. O yoldayken dakikaları saniyeleri pencereye yapıştırıp oradan geri sayım yapardım.  Gelir gelmez koklar sarardı beni. Parfüm sevmezdi aslında, kokumu severdi, sahibi olduğu tenimin kokusunu. Ama ben aç gözlü olur, beni daha çok sevsin ister sıkardım işte fıs fıs. Kollarının arasından bırakırken bedenimi, gülümsemesiyle napıyosun bakim derdi hemen. Çok iş havası yaratıp zırvalardım, şunu yaptım bunu yaptım…oysa onu özlemekten başka işim yoktu. Onu sevmekten. Ona şiirler yazmaktan, ve yine onu çok özlemekten başka işim yoktu. Gerçekten çok ağır bir işim vardı ONU ÖZLEMEK!

Kitaplar alırdı bana ve her biri pırlanta değerinde olurdu benim için. Sayfaların arasında olurdu pırlantalar. Harflerin birleşimde. Severdi kitap okumamı. Kitap okumamı sevmesini bile kıskanırdım sadece beni sevsin isterdim. Çünkü onu çok severdim. Onu bilen herkese vermiştim veraset ilamımı. O ölürse bende ölecektim. Yaşadığım sürece kendimi ona adamıştım. Bu fermanı ben yapmamıştım. Kalbim kendi başına gönüllüce yapmıştı.   
      Aldatmak ; Yanılsama sağlamak, yanılgıya sürüklemek
                   Beklenilmeyen bir davranışta bulunmak

Bir kadın değildi, güzel bir ten değildi aldatmak benim için…ona verdiğim anlamı bilememesi, dürüst olamayışıydı. Ona saygı duyma eylemimi elimden alışıydı. Çünkü saygı ve güven bitince, sevgi, alışkanlıkların tekrarlanmasına kanmıyor.
Evet sanırım, eee! şair ne demek istiyor kısmına geldik. Beni biraz hırpaladı bunları yazmak. Yorgun düştüm desem yalan olmaz.
Şair şunu demek istiyor, Kadın ya da Erkek; Saygı ve Güven bitince, Sevgi mıçmıçlara, alışkanlıklara,takılara, hediyelere kanmıyor. Devam etse de kanıyormuş gibi yapıyor ama sevgi olmuyor. 

’Bir insanın , bir insana verebileceği en güzel hediye dürüstlüğüdür.’’

Erich Fromm
Erich amcam demiş işte vakti zamanında ben ne geveliyorum ki lafı. 


Uzun zaman oldu birisiyle sohbet etmeyişim.Yani karşı cinsten. Onun gibi olamaz kimse diye uzak durdum herkesciklerden biraz. Ama bu günlerde birinin günaydın demesi, nasılsın demesi, arada bir arayıp sohbet etmesi beni biraz olsun hafifletti. 

Beklenti var mı = yok
Merak var mı = yok
Görme arzusu var mı = yok 
Aşk da yok sanırım = yok tabi
Ne var peki…? Nedir seni hafifleten duygu. Whatsapp da yazışmak.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.