Mümkün olsa; her yerel seçim öncesinde, köylüsü ve şehirlisiyle 75 milyon vatandaşımızı büyükçe bir alana toplayabilsek ve  "yaşadığı mekandan ve çevreden memnun ve mutlu olanlar  parmak kaldırsın" diyebilsek; toplam nüfusumuzun sadece yüzde 8.70’i elini kıpırdattğını görsek.. memnun, mutlu ve huzurlu olmayanların oranın yüzde 91.30’a ulaştığına tanık olsak hep birlikte.
Rakamları, oranları biz bulmadık; bunun böyle olduğunu da biz söylemiyoruz; devlet söylüyor. Devlet Planlama Teşkilatı, Aile Araştırma Kurumu, Devlet ıstatistik Enstitüsü ve Toplu Konut İdaresi gibi kuruluşların araştırmalarında yer alıyor bu rakamlar.
D.P.T.’nin belirli periyodlarda yaptırdığı Türk Aile Yapısı Araştırması, insanımızın büyük bir bölümünün konutunda mutlu olmadığını sebep ve sonuçlarıyla net biçimde ortaya koyuyor.
Ancak; vereceğimiz rakamlar, ilk bakışta, insanın doğasından gelen daha iyiye ve daha güzele erişmek arzusunun yansıması olarak algılanıp  önemli yanılgılara yol açabilir. Gerçeği doğru anlamak ve anlatmak için; mevcut konutların mülkiyet durumunu, kullanım alanı miktarı ve bölmeleri ile diğer fiziksel niteliklerini, aile yapısını, yaşam tarzını ve konutla ilgili tercihlerini de kısaca gözler önüne sermek gerekiyor..
D.P.T.’nın söz konusu araştırmasıyla, Türkiye genelindeki 11 milyon 47 bin 560 ailenin yüzde 21.93’ünün konutlarında kiracı; yüzde 78,07’sinin ise mülk sahibi olarak oturduklarını tespit edlimş.
Ailelerin yüzde 9.02’si net kullanım alanının 60 m2’den az, yüzde 22,39’u 60 ile 80 m2, yüzde 32.20’si; 80 ile 100 m2lik, yüzde 21.11’i; 100 ile 120  m2 ‘lik ve yüzde 15.28’i; 120 m2’den büyük konutlarda yaşadıkları belirlenmiş.
Konutların yüzde 76.69’unda misafir; yüzde 74.41’inde yemek odası; 10 milyon 356 bin 818 çocuklu ailenin oturduğu konutların yüzde 75.10’unda da çocuk odası bulunduğu bildirilmiş.
Aile büyüklüğünün kırsalda: 5,39, kentlerde: 4,27, Türkiye ortalası ise: 4.75 olduğu saptanmış.
 Ülke genelinde konut net kullanım alanı ortalaması 101,50 m2’ civarında. Bu büyüklük, aile büyüklüğü ortalaması 4,75 olan bir ülke için, dünyanın her yerinde yeterli alanı ifade ediyor.
Kişi başına düşen konut net kullanım alanı 21.37 m2’dir ki, bu miktar, Bayındırlık ve ıskan Bakanlığı’nın kişi başına ön gördüğü net kullanım alanından 3,63 m2  küçük; geleneksel Türk evlerinin ve dünya ortalamasından 3.87 m2 büyüktür.
Konuya bu rakamlarla baktığımızda; fiziksel anlamda Türkiye’nin bir konut sorununun bulunmadığını, insanlarmızın yaşadıkları mekanlarda memnun ve mutlu olduklarını görüyoruz. Oysa toplam nüfusun yüzde 81.11’ini temsil eden ve ekonomik imkanlarının elvermesi halinde evini derhal değiştirmek isteyen  8 milyon 949 bin177 aile bulunuyor.
Bu miktara, oturmakta olduğu konutu sadece ekonomik zorluklar nedeniyle değiştiremediğini söyleyen 1 milyon 125 bin aileyi de eklersek, yaşadıkları evlerden memnun ve mutlu olmayanların oranı yüzde 91.30’lara ulaşıyor.
Büyük çoğunluğun konutlarını değiştirme isteği, sadece yaşanılan mekanların kullanım alanlarının veya bölümlerinin darlığı ya da diğer fiziksel yetersizlikleri ile açıklamak imkansızdır.
İnsanlarımızın evlerini seçmelerin de; binanın ideal fiziksel nitelikleri kadar iinsani yaşama çevresi de belirleyici oluyor. Ailelerin yüzde 42.98’i halen oturmakta oldukları evi seçerken akrabalarına yakın olmayı öncelik neden olarak belirtiyorlar. Yüzde 50.73’ü; yakın akrabaları ile aynımahalle veya apartmanda, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmak için konutlarını değiştirmek istiyorlar.
Mevcut evini değiştirmek isteyenlerin yüzde 62.48’ini oluşturan 5 milyon 591 bin 330 ailenin tercihi, 17. Yüzyıl’dan kalma konakları hatırlatan bahçeli bir ev; bir milyon 312 bin 441 aile, bahçeli olmasa da, daha mütevazi bir semtte daha geniş bir ev"de yaşamak istiyor.
Şehirlerin en lüks semtlerinde, daha geniş ve gösterişli bir ev edinmek isteyen aile sayısı, 913 bin 662’dir. Bu sayı lüks semtlerde oturmakta olan 1 milyon 622 bin 632  aile ile birlikte 2 milyon 536 bin 294’ü buluyor. Türkiye genelinde binde 15’lik kesimi oluşturan 177 bin 74 aile lüks bir semtte küçük bir evde yaşamyı arzu ediyor.
Devletin resmi kayıtlarına geçen ya da dost sohbetlerinde özlemle seslendirilen "akrabalar ile aynı mahallede","bahçeli" veya "daha mütevazi semtte, daha geniş bir ev" tanımı; belki adı konulmamış ve nitelikleri tam olarak belirlenmemiş bir yaşama çevresini net olarak anlatmıyor.  Ancak; insanımızı mutlu edecek güvenli mekanların halen yaşamakta olduğu konutlar olmadığını; yaşadığı şehirler, siteler, uydu kentler ve semtlerden memnun kalmadığını açıkça göz önüne seriyor.
Yerel  Seçimlere 36 gün kala; bizden bu kadar…
"Bir oy neyi değiştirir" demeyin. Çok şeyi değiştirmek elinizde.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.