Bitirdiler

Türk halkı kanını bile esirgemeye başladı. 
Kan vermeye gitmiyor.
Bir damla kan bir hayat kurtarır inancıyla koşa koşa gece yarısı duyduğu anonslara kendi imkanlarıyla giden milyonlarlarca insan, yolsuzluğun, liyakatsızlığın, eşe, dosta, oğul ve gelinlere peşkeş çekilen milyonluk avantaların makamların merkezi haline gelen Kızılay'a gövenmiyor.
Kara Gün Dostu Kızılay, elini verenin kolunu kaptırdığı yer olup çıkmış.
Gönüllü bağışçıların kanını pazarlayan, kim adına kurulduğu belli olmayan onlarca şirketin, holdinglerin parti teşkilatlarında yeni palazlanan, sosyal medya tiplerinin, altlarında son model lüks araçlarla hava attığı kurumlar haline gelmiş.
Bitirdiniz!

Güveni, dostluğu, yardımlaşmayı, kenetlenmeyi, bir gece vakti koşa koşa hiç tanımadığımız insanlara yardım eli uzatma duygusunun getirdiği heycanı içimizden çaldınız.
Kel-keçel çadırlarına bile razıydık, küçük ellere tutuşturulan sarı zarflarına, teneke bağış kutularına razıydık. Hepsinin içini eşlerinize, kızlarınıza oğullarınıza peşkeş çektiğiniz yardımlar, burnunuzdan fitil fitil geldiği gün, umarım Kızılay eski onurlu günlerine geri döner.

Yaktılar

Ormanlarımız cayır cayır yanerken ekranlarda pişkin pişkin Türk Hava Kurumu uçaklarıyla dalga geçen sözde bakanı hatırladınız mı? 

Türk halkı müteveffa babasını da sevmedi, kendisini hiç sevmedi. Görgüsüzlüğü, kibri milyonlarca kalp kırdı. Atatürk düşmanlığı, Türk düşmanlığı yüzünden milyonlarca ağacı, milyarlarca canlının alev alev yanmasına seyirci kaldı. Bir kaç yandaş şirket para kazanması için kurdukları ticaret tezgahı yüzünden pilotlar, yangın söndürme görevlesi fedakar ormancılar, sivil vatandaşlar can verdi, yaralandı. Binlerce evimiz, anılarımız kül oldu.

Bekir; gittiğin yerde huzur bulamayasın, kömüre dönen ağaçların karası yüzüne çalınsın.

Bekir yanan her çiceğin, karıncanın, kaplumbağnın, tilkinin çakalın, kertenkele ve yılanın ahı boynuna dolansın. 

Bekir; kuşların yuva yaptığı uçakların motoru vardı ya? Evin hanen, onlara benzesin.

Yandaş şirketlere odun kömürü olması için peşkeş çektiğin meşe ağaçlarının kökleri ayaklarına dolansın Bekir


Boşalttılar

Türk köylerini araplaştırmak için ellerinden geleni yaptılar. Diyanet'in bazı piyonları 'Türkçe'nin günah olduğunu söyleyecek kadar alçaldı. 
Köylerde tüm okullar kapatıldı. Köy çocukları eğitimden mahrum kalmasın diye aileleri kentlere göç ettirildi. Ziraat, bahçecilik, hayvancılık ile birlikte tarıma dayalı tüm üretim faaliyetleri durma noktasına geldi. Halı kilim tezgahları yok edildi. Kuşaklar arasında aktarılan üretim geleneği halkası koparıldı. Bir nesil, önceki neslin üretim becerisini artık bilmiyor.
Dahası köylü yurttaş ekmeğini bile üç harfli marketlerden almaya başladı. Şimdi de iki yıl ekilmeyen tarlalara göz diktiler. Anayasal hak olan tapu güvencesi köylünün elinden alındı. 
Yaylalar zengin araplara pazarlandı. Koyun kuzu sürülerinin ap-ak kırlandığı dağlarda zenginlerin lüks jipleri için yeni yollar açıldı. Traktör ve ziraat ekipmanı olan ekim ve hasat döneminde köyüne geliyor, işi bitince şehrin yolunu tutuyor. Bunlar da son nesil ziraatçi, bir kaç yıl sonra onlar da bırakır. Çünkü bu durum sürdürülebilir değil. 
Boşaltılan köylere bilinçli olarak bazı AKP ilçe teşkilatları tarafından arap sığıntılar yönlendiriliyor.
Türkçe cami, mera, yayla, dağ tepe ve bayır isimleri hızla arapça kelimelerle değiştiriliyor. Güya mübarek zatların isimleriymiş, sahabeden biriymiş. Merkez Bankası'ndan sonra Anadolu'nun ücra köşelerindeki Türkçe isimlerin üzerine çöken bedevi artıkları sırada ne var? 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.