Performansı artırmak maksadıyla bir şirketin Genel Müdürü değişir. Genel Müdür ilk günden çalışanlarını hem tanımak hem de denetlemek için, bir sabah erkenden çalıştığı binadaki tüm odaları dolaşmaya başlar. Kapısında ‘CEO’ yazan odaya girdiğinde, bir çalışanın elleri ensesinden bağlı pencereden boğaz manzarasını izliyorken görür. Birkaç gün sonra yine bir denetim sırasında o CEO yazan odaya girdiğinde aynı adamın yine elleri ensesinde boğaz manzarası seyrederken görünce küplere biner ve makamına geçer geçmez de Personel Müdürünü çağırarak o CEO’nun ne iş yaptığını ve maaşını sorar. Personel Müdürü, “Şirketin stratejisinden sorumlu olduğunu ve on bin lira da maaş aldığını” söyler. Fakat Genel Müdür bu anlatılana ikna olmaz, “Ne zaman odasına girsem adam el ense yapıyor, senin de iki katın kadar da maaş alıyor, derhal görevine son verin” der ve CEO işten çıkartılır. Fakat bir ay sonra şirketin işleri kötü gitmeye başlar! Ne yapsalar işler bir türlü düzelmez ve üç ay sonra şirket iyice dibe vurunca Genel Müdür apar topar tüm yöneticilerini toplayıp sorar, “Nedir bu kötü gidişatın asıl sebebi?” İlk olarak Personel Müdürü cevap verir, “Efendim, görevine son verdiğiniz CEO gittikten sonra oldu bu çöküş! Onu geri alırsak işler düzelir…” Diğer yöneticilerin de benzeri yönde ki görüşleri doğrultusunda Genel Müdür istemeyerek de olsa o eski CEO’yu işe geri alır. Bir ay sonra şirketin işleri gerçekten de düzelmeye başlar. Genel Müdür kısa bir zaman sonra yine odaları ziyaret ederken CEO’nun aynı pozisyonda bulur! Bu defa kızmaz ama merak edip CEO’ya sorar, “Yahu nedir bu hal! El ense yaptığınız için sizi işten attım ama görüyorum ki pek de değişen bir şey yok!” CEO kendini toparlayıp cevap verir, “Efendim, ben koltuğuma yaslanmış, gözlerim boğazın maviliklerinde gezinirken, zihnimde -bu şirket daha yüksek nasıl kâr edebilir- diye kafa yoruyorum.” Genel Müdür gülümseyerek son noktayı koyar, “Desene güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel işler yaparmış.” (Mehmedî)
Bu hikâye burada bir dursun…

Bana göre; İşveren, işgörenin bilgi, beceri, yeteneğini iyi değerlendirir ve maddi, manevi desteklerle de katkı sağlarsa yapılan işin kalitesi, kurumun da imajı yükselir.
Yani kazan kazan mantığı…
Hepimiz evimize ekmek götürmek için çalışıyoruz ister patron olsun ister işçi. Lakin insan bir robot veya makina değildir! İş hayatında çalışma performansı ve insani değerler çok önemlidir.
İşçi pozisyonunda çalışan biri iseniz dürüstlük, çalışkanlık, işini sevme ve iş ahlakı çok önemlidir.
Yönetici pozisyonunda iseniz çalışanlarınıza iyi davranmak,  liyakate dikkat etmek ve hakkını tam zamanında vermek çok önemlidir.
Doğru işe doğru eleman bulmak önemlidir, fakat o elemanın kıymetini bilmek çok daha önemlidir.
Yukarıdaki hikayeden de anlaşılacağı üzere ‘güzel düşünceden güzel işler çıkar’. Dolayısıyla çalışanlarınızın kıymetini iyi bilmek lazımdır.
Çalışanların dış görünüşlerine göre değil çalışma performansına göre değerlendirilmelidir.
Zira;
Dünya devi olmuş şirketler böyle yaparak büyümüşlerdir; Apple, Boing, Micrososft… gibi şirketlerin yöneticileri hep çalışanlarının bu bağlamda moral ve motivasyonunu yüksek tuttukları için şirket onların omuzlarında yükselerek zirveye oturmuştur.

Ben anlatılan bazı hikâyelerdeki 'İyi patron yoktur!’ mantığına katılmıyorum. Böyle patronlar varsa ve onlar kendilerine çeki düzen vermezlerse işleri bereketlenmez! Yerlerinde sayar dururlar...
 
İster memur olun ister işçi, ister patron; emek kutsaldır. İnsan değerlidir. Sizden kıymetlisi de yoktur. Can alıcı soru şudur; yaşamak için mi çalışıyoruz, çalışmak için mi yaşıyoruz? www.mehmetballi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.