Evet!.. Pantolonlar moda denilen patronun emriyle, onun bir dediğini iki etmeyen köleleri tarafından yırtıldı, parçalandı, lime lime edildi. Ondan sonra da astronomik fiyatlarla vitrinlerde alıcı beklemeye başladı. Beklemeye başladı da lâf işte… Hiç beklemedi. Kapış kapış gitti. Magazin sayfalarını özel hayatları ile işgal eden manken, artist, sözde yazar takımından kim varsa, bu yırtık pantolonlarla gözlerimize hiç utanmadan ziyafet (!Çektiler. Örnek alınmaması lâzım gelen bu taifeyi bir zavallılar grubu da takip etmekte gecikmedi.

En son modanın, bu yırtık pantolonları artık sokaklarımızda… Zengin vitrindeki yırtık pantolonu fiyatına bakmadan, hiç düşünmeden alırken gücü yetmeyen zavallılar ise henüz eskimemiş olanını yırtıp, parçalayıp mesut ve memnun sokağa fırlıyorlar. Diz kapağı tam isabetle parçalanmış pantolonundan dışarı çıkmış mahalle kızı büyük bir ihtimalle bir dizideki çok beğendiği artisti örnek almıştır. Özel hayatları ile olsun, kıyafetleri ile olsun örnek alınmaması lâzım gelen kişiler ne yazık ki artık hep gündemde… ikide bir değiştirdikleri sevgilileri, yedikleri içtikleriyle… Müthiş aykırı demeçleri ve sözde felsefi çıkışları ile … Tabii yırtık ve pejmürde kıyafetleri ile de…

Ya kadınıyla erkeğiyle örnek alınması icap eden o güzel insanlar nerede? Hiç ortada yoklar. Acaba utançlarından bir yerlere mi saklandılar? Yoksa bâzı güzel gemiler gelip onları, Kadıköy'üme, o bir zamanların utanabilen, zengini kibar, gösterişten uzak; fakiri temiz pak, edebli Kadıköy'üme âşık, Ahmet Haşim’in tahayyül ettiği gerçek aşkların yaşandığı bir ülkeye mi götürdüler? Kötü paranın iyi parayı kovması gibi hepsi birden bire kayboluverdiler.

* * * *
Kot pantolon modasının Amerika’dan çıktığını bilmeyen yoktur. Aslında o coğrafyanın büyük çifliklerinde çalışan sığır çobanlarına yakışan bir kıyafettir. Ütü  istemez, pek sık da yıkanmaz. Günümüzdeki suni olarak ağartılmış kotlar gibi de değildir. Güneşe, açık havaya çokça maruz kaldığı için ağarır. Pek çok işçimizin sıhhatlerini kaybetmesi pahasına beyazlanmaz, sadece ağarır.

Kadını ve erkeğiyle insanları şahsiyetlerini silercesine bir üniformanın içine hapseden kot pantolon modasından dertlenirken daha beteriyle, yırtık modasıyla karşı karşıya geldik. Makas makas olalı hiç bu kadar yorulmamış, çirkinin ve kötünün üreticisi olmamıştır herhalde.

Geçenlerde Bağdat Caddesi’inde bir mağazasının vitrininde o parçalanmış kotlardan biriyle gözgöze geldim. Üzerinde fiyatını bildiren bir etiket yoktu. İçeriye girdim, tezgâhtar kıza fiyatını sordum. Cevap insanı kahreden cinstendi. Kız benim ruh halimi anlamıştı, yüzünde acı bir tebessüm; “ama çok satılıyor” demişti.

Bir zamanlar “Edeb Ya! Hu” levhalarının duvarları süslediği evlerde yaşayanlara “Yama değil yırtık ayıptır” dedirten kültürümüz, demek ki ne idüğü belirsiz bir modanın tahripkâr rüzgarıyla yokolup gitmiş. O insanlar fakirde bile yamayı değil yırtığı ayıplardı. Onlara göre yama eli iğne tutan fakir kadının namusunun ve ruh asâletinin işâretiydi. Kadın olsun erkek olsun insanımız artık kasıtlı olarak yamanmış ve yırtılmış, parça parça edilmiş saçak saçak pantolonlarla dolaşmaktan hiç utanmıyorlar. Çünkü bu moda Batı’nın çöplüğünden çıkmıştı. Buna da diğerleri gibi İtaat etmek şarttı!

Meseleye bir başka açıdan da bakabilir, bu modayı başka şeylerle de uyum halinde görebiliriz. Meselâ yırtık ve patlak döşemeli vapurlarımız, trenlerimiz, otobüslerimiz, daha yerine konulduğu gün kırılan kazınan banklarımızla… Onları böylesine insafsızca parçalayan, yırtan eller ne için kendi pantolonunu parçalamasın? Yâhut pantolonunu kesen, parçalayan eller niçin bindiği vapurun, trenin, otobüsün pırıl pırıl döşemelerini parçalamasın?

Çok şaşılacak bir noktada da her vesile ile uçsuz bucaksız tahlillerde bulunan psikologlarımızdan hiç çıt çıkmaması. Pantolonlarını yırtma yarışında epeyce mesafe katetmiş gençlerimizin ruh hallerini mercek altına yatırarak incelemeğe tenezzül etmemeleri… Kıymetli, her meselede konuştuğu halde bu meselede susan Psikologlarımız beni affetsinler, bence bu çeşit salgınlar her vesile ile çirkine, sefil olana, edeb dışı olana hayran edilen, kendi kültüründen uzaklaşmış insanımızın hastalanmasının neticesidir. Ruh ve şahsiyet parçalanmalarına ve yırtılmalarına çözüm getirilmeden önlenemez.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.