Melâhat ÜRKMEZ

Dünya tarihine baktığımızda ülkeler arasında savaş, barış, işgal, antlaşma, siyasi, ekonomik gibi çeşitli sebeplerle sınırlar çizilmiş, sınırlar değişmiş, sınırlar yeniden yeniden çizilmiş. Hâlâ da çizilmek için kan dökülmekte... Ancak bu sınırlar yüreklere çizilememiş hiçbir zaman. Bütün engellere rağmen; beton duvarlara, tel örgülere rağmen, sınırlara rağmen insanlar birbirlerinden kopmamış. Yürekler hep birlikte atmış. Sınır tanımayan ilişkileri devam etmiş. İki komşu ülke arasında siyasi, ekonomik ilişkiler bozulabilir ama insanlar arasındaki bağlar kopmaz, kopamaz. Mümkün mü?.. Kız alıp vermiş, hısım olmuş, etle tırnak olmuş insanları koparmak, ayırmak... Fiziki olarak mümkün olabilir, sınırlar çizilebilir belki... Ama gönül olarak, tarih olarak, kültür olarak çizilebilir mi, koparılabilir mi? Hemen hemen birbirinin aynı olan mitolojik efsaneleri bile bölünebilir, yok sayılabilir mi?


İşte... Böylesi yüzlerce mitolojik efsanelerden bir tanesi de Hatay ilinin merkez ilçesi olan, İ.Ö. Antiokheia adıyla Slökidler'ce kurulan, Arapların "Antekiye" adını verdikleri Antakya'nın kuruluşu ile Suriye'nin Lazkiye-Halep'inin kuruluşu arasında anlatılır. Her iki efsane de hemen hemen birbirinin aynıdır. Tek fark Antiokos I. Nkyarthur'un Antakya'yı babası Antiokos Nkyarthur adına, Laskiye'yi ise annesi Laske adına kurmuş olmasıdır.

Makendonya kralı Büyük İskender'in ölümünden sonra, onun şöhretli generallerinden Antiokos'un oğlu Selefkos, bir devlet kurmak üzere, bugünkü Hatay iline gelir, devletin başkenti için münasip bir yer aramaya başlar. Her taraf güzeldir, bir türlü karar veremeyince ilahların ilahı bildikleri Zeus'e dua ederek, bir mucizeyle şehrin yerini seçmesini diler.
Tam kurbanını kesip, mabede bıraktığı sırada, gökyüzünden bir kartal ağar, kurbanın bir parçasını kaparak deniz kenarına bırakır. Kartal tekrar gelir, bu sefer de kurbanın geri kalan büyük parçasını pençelerine takar, havalanarak onu da Silpios Dağı'nın eteklerine, "Orante" yani bugünkü "Asi" nehrinin sol kıyısına götürür. Selefkos, kartalın ilahı Zeus tarafından gönderildiğine hükmederek, önce deniz kenarında bir liman, sonra da Asi nehrinin sol kıyısına başkentini yapmaya karar verir ve kısa zamanda şehrin inşaatını tamamlatır. Milattan önce 300 yılının 22 Mayıs'ında şehir törenle halka açılır. Selefkos, zamanla imparatorluğun başkenti olacak olan bu yeni şehre, babasının adına izafeten "Antiohia" der, bu ad zamanla "Antakya" olur.

 "lzgara plan" olarak tanımlanan ve Xenarius tarafından çizilen kent planında sokaklar kışın güneşi görecek, yazın ise; Asi Vadisi'nden gelen rüzgarları alacak şekilde düzenlenmiştir. Lazkiye'nin planının da aynı olması nedeniyle de Antakya ve Lazkiye uzun süre "kardeş" veya "ikiz kentler" olarak tanımlanmıştır.
İlginç tarafı, efsanenin aynısının Lazkiye'nin kuruluşu olarak da anlatılmasıdır. Fark, Antakya yerine Lazkiye; baba adına izafe yerine, anne adına izafeten isim verilmesidir.

Sınır köylerinde, kentlerindeki insanların yüreklerine sınır çizilemeyeceği bir gerçek. Adım atarken bu yüreklere derin yaralar açılmaması da önemli... Sınır ötesindekiler berisindekilerin, berisindekiler ötesindekinin kızı, oğlu, kardeşi, amcası, teyzesi... Kan dökülmeden diplomasi sürmeli, özellikle Müslüman kanı ellere bulaşmamalı ki vebali çok daha zor olmasın!..
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.