23. Dünya Enerji Kongresi Başladı

23. Dünya Enerji Kongresi'ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin damga vurdu...

10 Ekim 2016 Pazartesi 14:51
23. Dünya Enerji Kongresi Başladı






İstanbul'un ev sahipliğindeki 23. Dünya Enerji Kongresi başladı. Kongreye Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de katılıyor. Putin, 24 Kasım’da düşürülen Rus uçağı sonrası yaşanan krizin ardından ilk kez Türkiye'ye geldi.

Kongrenin açılış oturumuda ilk konuşmayı Dünya Enerji Konseyi Başkanı Younghoon David Kim yaptı. Daha sonra ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak söz aldı. Albayrak'ın ardından Başbakan Binali Yıldırım kürsüye çıktı.

Başbakan Yıldırım'ın ardından söz alan Rus lider Vladimir Putin, Türkiye'nin zor bir dönemden geçtiğini söyleyerek, "Son olarak bir darbe girişimi oldu. Biz de takip ediyorduk. Türk halkını tebrik ediyorum ki durum kontrol altına alındı" dedi.
Rusya'nın güvenilir ülke olmayı sürdüreceğini belirten Putin, "AB'nin enerjisini 50 yıldır biz sağlıyoruz. Şu anda ikinci proje konusunda çalışıyoruz. Erdoğan ve diğer ortaklarımızla Türk Akımı'nı ele alıyoruz ve bunu da gerçekleştirmeyi istiyoruz" diye konuştu.

Dünya 23. Enerji Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyaya hitap ederek "Dünyanın 4 bir yanından gelen siz değerli devlet başkanlarına sesleniyorum. Ortadoğu'ya barış getirmek için gelin el ele verelim. Halep'teki küçük bir çocuk ufka baktığında içi umutla dolmalı. Ancak şimdi gördükleri helikopter ve uçakların bombalarını görüyor. Musul'daki çoçuk ufka bakınca DEAŞ zulmü ve DEAŞ sonrası mezhepçilik korkusunu görüyor.Musul için gelin birlikte mücadele edelim. Gelin barış için elimizdeki imkanları en iyi şekilde kullanalım." dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle;

Ülkemize ve İstanbul'a, kıtaları ve medeniyetleri birleştiren bu güzel şehre hoşgeldiniz. Sizleri bu önemli ve tarihi toplantı vesilesiyle Türkiye'de misafir etmekten duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. 23. Dünya Enerji Kongresi'nin ülkelerimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Uluslararası kuruluşların, ülke temsilcilerin, dünya enerji camiasının önde gelen aktörlerini biraraya getiren bu kongrenin başarılı geçmesini temenni ediyorum. Dünyanın enerji olimpiyatları olarak nitelenen bu kongrenin, ülkemizdeki toplantısında barış için paylaşalım mesajını tüm insanlığa ulaştırmayı hedefliyoruz. Amacımız hem enerji konusunda geleceğe yönelik vizyon ve senaryolar hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu bir zemin haline dönüşmesini hem de enerjinin barışın ve adaletin aracı haline getirilmesini sağlamaktır. Türkiye olarak söz sahibi olduğumuz tüm uluslararası platformlarda her fırsatta dile getirdiğimiz Afrika'da enerjiye erişim konusu bu kongrenin de önemli gündem maddelerinden biri olacaktır. Bu konuyu Mayıs'ta yine İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz Dünya İnsani Zirvesi'nde ayrıntılı şekilde ele aldık. Türkiye'nin Afrika'ya bakışı diğer ülkelerin çoğundan farklıdır. Ülkemizin ve milletimizin tarihinde sömürgecilik utancının olmadığını bir kez de sizlerin huzurunda altını çizerek ifade etmek istiyorum.

AFRİKA'NIN İMKANLARINI AFRİKALILARLA DEĞERLENDİRİYORUZ

Ülkemizin Afrika'ya yaklaşımı ne doğal, ne beşeri ne de başka herhangi bir çıkar kaygısı esasına dayanıyor. Biz öncelikle orta ve kuzey Afrika'yla tarihten gelen güçlü, insani değerler üzerine kurulu bağlarımızı yeniden canlandırmanın peşindeyiz. Afrika'nın tamamını dünyada en uzatılmadık, mağdur ve mazlum bırakmama anlayışımızın bir tezahürü olarak kucaklamanın çabası içerisindeyiz. Afrika'nın imkanlarını Afrikalılarla değerlendirmeyi yürütüyoruz. Farklı niyetlerle ortaya koyan dayatmalar değil Afrika sorunlarına Afrika çözümleri üretilmesidir. 2015'deki dönem başkanlığımız sırasında sağlam, sürdürülebilir, dengeli ve kapsayıcı büyümeyi de G-20'nin temel hedefleri haline getirmeliyiz. Enerji sorunu çözülmeden kalkınmadan, yatırımdan, büyümeden, sağlıktan, beslenmeden ve ısınmadan bahsedilemez. Bugün dünya genelinde elektrikten mahrum olan 1,1 milyar insanın 650 milyonu sahra altı Afrika'da yaşıyor. Dünyanın kuzeyi zenginlik ve refah içinde yaşarken güneyi en temel ihtiyaçlarda sıkıntı yaşıyor. Bölgedeki durumun aciliyeti nedeniyle çalışmalarımızı burası üzerinde yoğunlaştırdık. Liderler zirvesinde onaylanan çalışmada G-20 Enerjiye Erişim Eylem Planı olmuştur. Türkiye enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı bir ülkedir. Bunun yanında Türkiye özellikle son 14 yıldır dünya ortalamasının üzerinde bir büyüme performansına sahiptir.

BU GAZIN EN KARLI VE EKONOMİK GÜZERGAHI TÜRKİYE'DİR

Bu durum enerji talebimizin yılda yüzde 6 ile yüzde 8 arasında artış göstermesine yol açmaktadır. Biz enerji arz güvenliğimizi sağlamak ve enerji sepetimizi çeşitlendirmek için de çalışıyoruz. Ortadoğu ve Hazar havzası başta olmak üzere dünyanın ispatlanmış doğalgaz rezervinin yaklaşık üçte ikisinin bulunduğu bir bölgede yer alıyor. Mavi Akım, İran ve Bakü, Tiflis, Erzurum doğalgaz boru hatlarıyla, Türkiye-Yunanistan Doğalgaz projeleri Türkiye'nin konumunu küresel ölçekte tescillemiştir. Azeri petrolü Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattını da hayata geçirdik. Güney Gaz Koridoru'nun Trans Anadolu Doğalgaz Boru hattı Tanap projesini inşa ediyoruz. Bu hattın devamı Transadriyatik boru hattı ile doğalgaz Avrupa piyasalarına ulaşmış olacak. Türkmen gazının da bu projenin parçası olması için yoğun çaba harcıyoruz. Rusya'nın Balkanlar üzerinden aldığımız gazı doğrudan Karadeniz üzerinden yapılacak olan Türk Akım projesi çalışmalarımız yoğunlaştırdık. Doğu Akdeniz gazı da kaynak çeşitlendirmelerimizde yeni bir alternatif duruma geliyor. Bu gaz için en karlı ve ekonomik güzergahın Türkiye olduğunu gösteriyor. Ülkemizin doğalgaz ve enerji ticareti merkezi haline gelmesi için yeni yatırımlarımız devam ediyor.

TÜRKİYE HEM TÜKETİCİ HEM DE TRANSİT TAŞIYICI BİR ÜLKE

Doğalgaz ticaretinde bölgemizdeki tüm ülkeler için güvenilir bir ortak haline gelme hedefine böylece bir adım daha yaklaşacağız. Özellikle enerji ve dogalgazda üç boyutu var. Bir tedarik, iki taşıma, üç tüketim. Biz tedarikçi bir ülke değiliz. Biz tüketici ve transit taşıyıcı ülke konumundayız. Bu özelliğimizi tüm teknoloji ile bütünleştirmek suretiyle o tedarikle bunu biraraya getiriyoruz. Avrupa'nın doğalgaz arz güvenliğine de bununla ayrıca katkı sağlıyoruz. Rusya Federasyonu, Cezayir ve Norveç'ten sonra Avrupa'ya dördüncü doğalgazını birlikte oluşturmadayız. Türkiye, Yunanistan dogalgaz projesinde bu projenin Avrupa için de önemli olduğuna inanıyorum. 2010 yılında Rusya Federasyonu ile Akkuyu Nükleer Santrali'nin gerçekleştirilmesine yönelik hükümetlerarası anlaşmayı imzaladık. Japonya ile Karadeniz kıyısında Sinop Nükleer Üs Santrali için bir anlaşma yaptık. Şimdi de üçüncü projeyi hayata geçirmenin arayışı içerisindeyiz. Hedefimiz önümüzdeki yıllarda elektrik üretimimizin yaklaşık yüzde 10'nun nükleer enerjiden kaynaklanmasıdır.

Türkiye yenilebilir enerji açısından önemli ve ayrıcalıklı bir konuma sahiptir; güneş, rüzgar ve hidrolik enerjinin sepetimizde yüzde 30'a çıkarılma çalışmalarını sürdürüyoruz. Enerjinin her alanında ciddi bir yatırım potansiyeli mevcuttur. Tüm enerji şirketlerini ülkemizde yatırım yapmaya davet ediyoruz. Türkiye'ye güvenen asla pişman olmamıştır, bundan sonra da pişman olmayacaktır. Günümüzde küresel altyapı yatırım ihtiyacının çok büyük bir bölümünü enerji yatırımları oluşturuyor. Son dönemde düşen petrol fiyatlarının yatırımları olumsuz etkileme ihtimalininin üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Bugün ertelenen yatırım kararlarının enerji güvenliği üzerinde olumsuz etkide bulunması kaçınılmazdır. Enerji dahil olmak üzere küresel altyapı yatırımlarının finansman ihtiyacını karşılamak için kamu ile özel sektör arasında işbirliği şarttır. Özel sektörünün dinamizmi ile kamunun yatırım ihtiyaçlarını biraraya getirebileceğimizi düşünüyorum. Enerji alanında gerçekleştirilecek yatırımlarda arzu eden rakamlara ulaşılması küresel büyümede çok önemli etki yapacaktır. Geçtiğimiz yıl bu bakımdan tarihi önemde gelişmelere şahitlik etti. İklim değişikliğiyle mücadelede yeni işbirliği imkanlarını ortaya çıkardık.

Zengin hidrokarbon imkanlarına sahip olmak tek başına huzurlu, güvenli geleceği beraberinde getirmeyebiliyor. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Güney Amerika'da bu gerçeğin pekçok tezahürünü gördük, görüyoruz. Temel insani ihtiyaçlara erişim noktasında dahi bu bölgelerde ciddi sıkıntı yaşayan geniş toplum kesimi var. Bugün Venezüela Devlet Başkanı ile bu konuları etraflıca konuştuk. İnşallah Ocak veya Şubat'ta Venezuela'yı ziyaret etmek üzere neler yapabileceğimizi konuşacağız. Suriye'ye, ırak'a, Ortadoğu'ya huzur ve barış getirmek için gelin elele verelim. Halep'teki küçük bir çocuk şöyle ufka bakan çocuklar sadece helikopter ve uçakların kendilerini hedef alan bombalarını görüyor. Musul'da ufka bakan çocuk, özgürce gelecek hayalleri kurabilmeli. Bugün Musul'daki çocuk da ufka baktığında sadece DEAŞ zulmüyle, DEAŞ sonrası maruz kalacağız mezhepçilik gerilimini yaşıyor. İnsani yardımların hiçbir kısıtlama olmadan ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması için gelin hep birlikte gayret sarfedelim.

15 TEMMUZ SALDIRISINDA FETÖ VE ONUN TERÖRİST BAŞISI VARDI

Musul'un hem DEAŞ tehdidinden hem mezhepçilik baskısından kurtarılabilmesi için gelin birlikte mücadele edelim. Gelin barış için elimizdeki imkanları en iyi şekilde kullanalım. Gelin yeni ufukları hep birlikte kucaklayalım. Bizim dünyaya yaptığımız adalet, barış, istikrar, güvenlik çağrıları kesinlikle içi boş retorikten, samimiyetsiz beyanlardan ibaret değildir. Tam tersine biz savunduğumuz her değerini bedelini en ağır şekilde ödeyerek yaşayan bir ülkeyiz. Bu bedel kimi zaman ekonomik krizlerde olduğu gibi maddi sıkıntılar yaşadığımız gibi zaman 15 Temmuz'da yaşadığımız gibi olmuştur. 3 ay önce ordumuzun içine sızmış bulunan Fetullahçı terör grubuna ait bir grup terörist demokrasimizi, bağımsızlığımızı hedef alan bir darbe girişiminde bulundu. TBMM, Polis teşkilatı bombalandı. Sivil insanlarımızın üzerinde helikopter, tanklarla, ağır silahlarla ateş açıldı. Milletimizin cesareti, direnişi ve kahramanlığı sayesinde bu girişim akamete uğrattı. 241 vatandaşımız şehit oldu 2 bin 194 vatandaşımız yaralandı, gazi oldu. 15 Temmuz'un arkasında FETÖ ve onun Pensilvanya'da yaşayanı teröristbaşı vardı. Umarım sizlerin bu asil duruşunuz hala Türkiye'ye açıkça destek vermekten itina eden hala darbeci teröristleri bahane ederek bize insan hakları ve demokrasi dersi vermeye kalkan birilerine örnek olur.

Türkiye'nin terörle mücadeledeki tek sorunu bu değil. Biz FETÖ yanında PKK ve DEAŞ'ın yoğun saldırısı altındayız. Türkiye'nin Suriye'ye olan ilgisinin en önemli sebeplerinden biri de DEAŞ, PKK, YPG gibi teröristlerin ülkemize yönelik saldırılarıdır. DEAŞ Ankara, Gaziantep, Diyarbakır'da yüzlerce vatandaşımız hayatına malolan canlı bomba saldırısı düzenledi. PKK dün 18 asker ve sivil kardeşimizi şehit ettiler. Önceki gün Ankara'da bombalı araçla eylem yapmak üzereyken kendilerini havaya uçurdular. Bu saldırılar güvenlik güçlerimizin başarılı operasyonları neticesinde hareket alanları her geçen gün daralan terör örgütünün son sesini duyurma çabalarıdır. Türkiye tüm terör örgütleriyle mücadele edecek kararlılığa ve imkana sahiptir. Bu mücadelemize diğer devletlerden destek beklemek hakkımızdır. Ülkemize yönelik terör tehditlerinin kaynağı durumundaki Suriye ve Irak'ta da aynı hakka sahip olduğumuza inanıyorum. Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki mücadelesi alelalede bir tercih değil zorunluluktur. Biz kendi milli güvenliğimizle, tüm bunlarla beraber dünyanın enerji güvenliği için de mücadele ediyoruz. Sizler aracılığıyla bu doğrultuda verdiğimiz mesajların muhataplara ulaşacağına inanıyorum.
Son Güncelleme: 10.10.2016 14:59
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.