BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, İmralı tutanaklarının sızdırılmasını ihanet ve sabotaj olarak nitelendirdi.       Tan, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, tekke ve zaviyelerin yasaklanmasına ilişkin kanunun yürürlükten kaldırılması ve cemevi, kilise, sinagog, mescit ve havranın ibaret yeri sayılması için TBMM Bakanlığı'na kanun teklifi sunduğunu açıkladı. Tan, ''Halen parlamentoda onlarca milletvekili bu tekkelere, dergahlara devam ediyor. Ama siz bunu kanunla yasaklıyorsunuz. Bizim yapmak istediğimiz dini, mezhebi hayatı, farklı anlayışları ve şu an tırnak içinde, illegal devam eden hayatı legalleştirmektir, sivilleştirmektir. Öküzün altında buzağı aramaya gerek yok. 'Bunlar Atatürk'ün ilkelerine mi karşıdır?' diye spekülasyona da gerek yoktur Var olanı görünür ve legal hale getirmek istiyoruz'' dedi.     Gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Tan, İmralı'ya üçüncü bir heyetin ne zaman gideceği ve kimlerin heyette yer alacağının sorulması üzerine, ''Bir heyet gider mi gitmez mi, ben içinde olur muyum olmaz mıyım bilmiyorum'' karşılığını verdi.        ''SÜRECİ SABOTE ETMEK İSTEYEN GENİŞ ÇEVRELER VAR''     İmralı tutanaklarının sızdırılması konusunda isminin geçmesi ve bu konuda hedef gösterilip gösterilmediğinin sorulması üzerine ise Tan, bilinçli olarak kendisini hedef gösteren çevreler olduğunu söyledi. Tan, şunları kaydetti:     ''Bu süreci sabote etmek isteyen geniş çevreler var. Bunlar sürecin bütün siyasal aktörlerini yıpratmak istiyorlar. Bu bir itibarsızlaştırma projesi. 'Bu şahıslar yıpratılırsa süreç de çöker' diye düşünüyorlar. Bir de Altan Tanla ilgili nokta atışları var. Türkiye'de ciddi bir Türk İslamcı kesim var. Faşizmi din diye yutturan, geçmişte kontrgerilla ile çalışmış olan, sarıklı, sakallı Ergenekoncular var. Geçmişteki derin devlete çalışan ve bugün de medyada olan bir sürü hokkabaz var. Onlara çağrıda bulunuyorum; ben sizin ciğerinizi biliyorum. Ben Türkiye'deki İslami cemaat, tarikat ve örgütlerle Kürt siyasetini kılcal damarlarına kadar biliyorum. İlk örgütüme 13 yaşımda girdim. Elinizden genli arkanıza koymayın, hodri meydan. Ticari, ailevi, fikri hayatım, elinizden ne geliyorsa arkanıza koymayın. Ama üzücü bir haber vereyim; kaybedecekler. Mesela Ecevit vefat etti. Siyasi fikirlerine katılmıyorum. Merve Kavakçı'ya yaptığı zulmü asla affetmiyorum. Ecevit'in bangır bangır bağırdığı sahne beynime işledi. Hakkımı helal etmiyorum. Kıyamette ondan hesap soracağım inşallah. Ama ben Ecevit'e 'hırsız' diyemem, 'özel hayatında gayrı meşru ilişkileri vardı' diyemem. Çünkü görmedim, duymadım. Bir insanı eleştirebilirsiz ama onda olmayan bir şeyi söylemek Müslüman bir kişiye yakışmaz.''     Tutanakların sızmasının ardından İmralı'ya gidecek isimlerin değişmesinin söz konusu olup olmayacağının sorulması üzerine Tan, tutanakların kim tarafından sızdırıldığını 'bilmesi gerekenlerin bildiğini' söyledi. Tan, ''Bilmesi gerekenler devlettir, hükümettir, biziz. Bu işin temel aktörleri bu işin nasıl olduğun biliyor. Başbakan da 'gazete açıklamazsa biz açıklarız' diyor. Sızdırma ne demektir; 'diyelim biz ikimiz bir şey konuşuyoruz, bir uzlaşma çıkarmaya çalışıyoruz ama el altından bunun tersini yapıyor. Bunun adı hıyanet ve sabotajdır. Yüze dost görünüp, kalpte hain olup sabote etmek... Böyle bir şey BDP de yok'' dedi.     Bir gazetecinin, 'hıyanet ve sabotaj diyorsunuz, bunlar önemli ifadeler' demesi üzerine Tan, ''Taraflardan biri sızdırırsa bu bir ihanet olur. Sabotaj olur. Diyelim ki ben Altan tan olarak bunu sızdırsam, önemli bir görev verilmiş bana, devletin bilgisi dahilinde gitmişim, görüşmüşüm. Tarihi bir misyon içindeyim ben, el altından bir şey yaparsam bu ihanet değil mi?'' diye konuştu.