Kriptocu subaylara ne oldu?

Yüzbaşı Yücel Kenter ile TÜBİTAK uzmanları Ercan Kuruoğlu ve Mustafa Aktekin 11 yıl önce Çanakkale yakınlarında bir kazada can verdi.

09 Mart 2014 Pazar 00:55
Kriptocu subaylara ne oldu?






Kriptocu subaylara ne oldu?

Türkiye'nin yakın tarihine karabasan gibi çöreklenen trafik kazaları, kendi alanında en iyiler olarak bilinen uzmanları aramızdan aldı götürdü. Adı üstünde trafik kazası diyerek geçiştirilen olayları araştırmak, mercek altına almak yıllarca kimsenin aklına gelmedi. AKŞAM Gazetesi yazarı Murat Kelkitlioğlu, işte bu olaylardan birini mercek altına aldı. 11 yıl önce Çanakkale yakınlarında meydana gelen şaibeli bir trafik kazasında hayatını kaybeden 3 TÜBİTAK uzmanının hikayesini yazan Kelkitlioğlu hala bir türlü cevap verilemeyen soruları günümüze taşıdı.

TÜBİTAK VE ASELSAN ÜZERİNDE KARABULUTLAR

İki ASELSAN yazılımcısının peşpeşe ölümlerini hatırlayın. Bu iki olaydan birkaç yıl önce bir başka kaza da Çanakkale'de yaşandı. Bu kazada can veren Yüzbaşı Yücel Kenter ile TÜBİTAK uzmanları Ercan Kuruoğlu ve Mustafa Aktekin ile ilgili bilgiler dün Murat Kelkitlioğlu köşesine taşıdı. İşte o yazı..

Yüzbaşı Yücel Kenter ile TÜBİTAK uzmanları Ercan Kuruoğlu ve Mustafa Aktekin 14 Temmuz 2004’te Çanakkale-Gelibolu yolu üzerinde şüpheli bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmişti. Kazaya karışan İstanbul plakalı bir traktör ve mercedeste kimsenin burnu dahi kanamamıştı. TÜBİTAK’ın mahkemeye sunduğu bilgide, bu kişilerin Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili kriptolar (gizli şifreler) üzerinde çalıştıkları, yeni geliştirilen askeri bir cihazı denemek için Çanakkale’ye gittikleri anlaşılmıştı. Askeri görevli Yücel Kenter, muhabere yüzbaşı rütbesini taşırken, Kuruoğlu ile Aktekin TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nde çalışıyordu. Bu enstitü, ulusal güvenliği ilgilendiren gizlilik dereceli bilgilerin korunması hususunda Türk Silahlı Kuvvetleri ve Dışişleri Bakanlığı’na destek veriyor.
Eski bakanlardan Ramazan Mirzaoğlu’nun damadı Ercan Kuruoğlu, Temmuz 2003’te Süleymaniye’deki çuval baskınında Türk çadırında el konulan kripto çözücü cihazı yapan kişi olarak da biliniyordu. Mahkeme aşamasında avukatı, Kuruoğlu’nun bilgisayarının kaybolduğunu ve bilgilerin çuval olayında el konulan kripto çözücünün şifreleri olduğunu açıklamıştı. Bunun üzerine TÜBİTAK davaya katılarak ‘Bilgisayar bizde. Jandarma getirdi. Getirdiklerinde kırıktı’ açıklamasıyla yetinmişti.
TÜBİTAK’ta F-16 uçaklarının ABD’nin orijinal yazılımlarından bağımsız olarak dost-düşman ayrımı yapabilmesini sağlayacak ‘milli yazılım projesinde’ görev alan Kuruoğlu, Mustafa Aktekin ile projeler kapsamında askeri uzman olarak görev yapan Yüzbaşı Yücel Kenter, 2004 yılı başında aynı konuda çalışma yapan TAI ve Aselsan ile TÜBİTAK arasında yürütülen koordinasyon sırasında askeri uzmanlara Aselsan mühendisleriyle brifing vermişlerdi. Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili projeyi çalışıyorlardı. Bütün bu bilgiler ışığında gel de miden bulanmasın.
Bugün TÜBİTAK’taki ‘paralel yapılanmayı’ görünce, son alınan personelin çoğunun Fatih Üniversitesi mezunu olduğunu, devletin zirvesine verilen kriptolu telefonların dinlendiğini, kurumun başındaki bir ismin ‘paralel yapı’ ile bağını öğrenince insanın aklına her şey geliyor.
Hala aydınlatılamayan Susurluk benzeri bir kazayla hayatını kaybeden TÜBİTAK çalışanlarının nasıl bir kavgaya kurban edilip edilmediklerini çok merak ediyorum.
Sizce de üzerinde durulması, tekrar gündeme gelmesi, araştırılması, incelenmesi gereken bir konu değil mi? Ben bizzat bu konunun takipçisi olacağım ve bu köşede sizlerle yeni bilgileri paylaşacağım.

Ailelerine bile bilgi vermiyorlardı

TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü'nde çalışan uzmanlar yaptıkları işlerle ilgili ailelerine bile bilgi vermiyorlar. Daha da ilginci bu kazadan sonra ASELSAN mühendislerinin tuhaf ölümleri başlayacaktı. Birbiri ardına gelen bu ölümler hala aydınlatılamadı. Başka ülkelerin gizli servisleri ya da içerideki bir yapı ülkenin en ufak hamlesini bile karşılar. Ne yapıp edip işin ehli insanlarımızı susturmayı başarıyorlar.

ASELSAN'da 'intihar' cinayetler

7 Ağustos 2006'da ASELSAN'da çalışan makine mühendisi Hüseyin Başbilen'in otomobili, Ankara Pursaklar Ayancık yolu üzerinde bulundu. Başbilen, şoför koltuğunda kanlar içinde yatıyordu. Arabanın ön sağ koltuğunda, genç mühendisin yazdığı intihar mektubu ve alyansı bulundu. Jandarmanın tutanağına göre, maktulün sol bileği iki santimetre, boynunun sol tarafı iki santimetre falçatayla kesilmişti. Ölüm sebebi olarak kan kaybı gösteriliyordu. Jandarma, otomobilin içinde yaptığı aramada Başbilen'in çantasını da buldu. Çantada, Başbilen'in üzerinde çalıştığı milli tank projesiyle ilgili sunumların olması gerekiyordu. Ama bu dosyalar bulunamadı.

ŞAİBELİ ÖLÜMLER

ASELSAN'da bir süre çalıştıktan sonra görevinden ayrılan Halim Ünsem Ünal'ın cesedi, 17 Ocak 2007'de Ankara'da Eymür Gölü kenarında bulundu. Otopsi raporuna göre Ünal, kafasına sıkılan tek kurşunla ölmüştü. Ünal'ın ölümünden 9 gün sonra ASELSAN mühendislerinden Evrim Yançeken Ankara Batıkent'te oturduğu binanın arkasında ölü bulundu. 26 yaşındaki Yançeken, oturduğu apartmanın 7. katından atlamıştı. Geriye 'Artık dayanamıyorum. Psikolojim çok bozuldu. İntiharımdan kimse sorumlu değil' yazılı bir intihar mektubu kaldı.

Uçak tanıma sistemini millileştirdiler

Hüseyin Başbilen, Halim Ünsem Ünal ve Evrim Yançeken, şifre çözmede uzman mühendislerdi. Uçak tanıma sistemlerinin 'millileştirilmesi' ve ABD güdümlü elektronik sistemlerinin kontrol dışı bırakılması çalışmalarını yürütmüşlerdi. İntihar ettikleri ileri sürülen bu mühendisler, 6 ay gibi kısa bir sürede,uçak tanıma sisteminin hâkimiyetini Türkiye lehine çevirmeyi başardığı gibi ABD'nin uydu sinyalleriyle savaş araçlarını saf dışı bırakma sistemini de çökertti.

Oktay solaktı ama kurşun izi sağdaydı

25 Şubat 2009 tarihinde Ankara Dikmen'de Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Dairesi Başkanı Behçet Oktay'ın kafasına tek kurşun sıkarak intihar ettiği söylendi. Peki ama Oktay niçin intihar etmişti? Söylenenlere göre Oktay'ın Ergenekon davası sanıklarından Özel Harekat Dairesi eski başkanvekili İbrahim Şahin'in gözaltına alınmasından sonra, Şahin'le ilişkili olduğu yönünde iddialar vardı. Oktay görevden ayrılmak istediğini söylemiş, ama bu isteği kabul görmemişti. Daha sonra bu intiharla ilgili başka gelişmeler de çıktı. Olay anında Oktay'ın yanında bulunan Halil Kesici'nin sanık olarak yargılandığı davada Şengül Oktay eşinin planlı şekilde öldürüldüğünü iddia etti.

SON YEMEKTE BAŞKALDIRDI

Eşinin olay gecesi eski bir emniyet amiri, bir kumarhane sahibi ve bir tefeci ile yemek yediğini anlatan Oktay, 'Bu yemek ortamında eşim başkaldırdı. Çok şey biliyordu. Olayın olduğu gece, eşimin dairesindeki kasası açıldı' dedi. Oktay, 'Eşim solaktır ve görevi gereği silahını hep sol eliyle kullanırdı. Nasıl oluyor da intihar eden bir kişi, sağ eliyle başına sıkar? Bu mümkün değil' diye konuştu.

Süper Vali'nin ölümü de karanlıkta

Recep Yazıcıoğlu devletin ve hatta milletin görmeye alışkın olmadığı valilerdendi. Halka tepeden bakan, hakir gören, yok sayan bürokratlardan değildi. Yeri gelir rafting yapar, yeri gelir yer sofrasında peynir ekmek yerdi. Adı 'Süper Vali'ydi. Kalıpları aşmış, statükoya boyun eğmemişti. Ancak kaderi kötü bitti. 2 Eylül 2003'te Eskişehir-Ankara yolunda geçirdiği trafik kazası sonrası bitkisel hayata girdi ve 8 Eylül'de vefat etti. Aşırı hızla giden şoförün geç fark ettiği trafik ışıklarında durabilmek için fren yaptığı; ancak kontrolü kaybederek istinat duvarına çarptığı söylendi. Haldun Tellioğlu olay yerinde, Yazıcıoğlu ise hastanede hayatını kaybetmişti. Şoförünse burnu bile kanamamıştı. Ve bu kazanın da üzeri örtüldü.

 

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.